11 Kasım 2009 Çarşamba
Robert Enke'nin ardından...
Yalancı bir hüzün değil bu. "Herkes üzülüyor, bende katılayım" üzüntüsü değil. İnsan şahsen tanımadığı, yüzyüze gelmediği, iki kelime konuşmadığı bir insanın ölümüne bu kadar üzülmesi tuhaf belki ama gerçek. Belki de futbolculuk döneminde çok başarılıyken bile çok efendi, çok mütevazi, kısaca insan gibi olması nedeniyle çok sevdik onü. Adam gibi adam diyoruz ya - Robert Enke'den de bahsediyorduk bunu deyince. Ama adam gibi adam dertliydi ama bu derdini kimse yansıtmıyordu. Ölümünden iki ay önce Enke hayatı ile ilgili bunları demiş: "Çok şey yaşadım, hem iş hayatımda hem özel hayatımda. Hayatı biri yönlendiriyor mu bilmiyorum ama bildiğim tek şey; hiç birşeyi değiştiremiyorsunuz. Bir sakatlığı sindirmek zorundasınız, bir mağlubiyeti sindirmek zorundasınız. Hatta doğan çocuğunuzun hasta olup ölmesini bile sindirmelisiniz." Sindirmek istediklerini sindiremedi Enke. 2 yaşında ölen çocuğunun açısını hala yaşıyordu, geçirdiği ve haftalar sonra ne olduğu belli olan hastalığını sindiremedi. Belki de "neden hep ben" dedi kendi kendine Salı akşamı Mercedes marka arabasını bir tren geçidinin yanına park ettikten önce. Hayatına son verdiği tren yolunda yüzlerce adım attıktan önce. Piskolojik tedavi gördüğü ölümünden sonra ortaya çıktı. "Herşeyin üstesinden gelmeye çalışıyordu" diyor Hannover Başkanı Martin Kind. Başarılı olamadı. Robert Enke 32 yaşında kendi yaşamına son verdi ve Almanya'da hayatın akışını değiştirdi. Philipp Lahm'in Bayern yönetimine baş kaldırışı, Joachim Löw'ün Türkiye Milli Takımı'ndan teklif alıp almadığı, Hertha Berlin'deki kriz - bunların hepsi bir çırpıda unutuldu. Robert Enke'nın ardından herşey anlamsız kaldı...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Okur Yorumu:
Yorum Gönder