3 Aralık 2009 Perşembe
Maçları rahat izliyor musunuz?
Avrupa'nın dört bir yanını sardı, dur durak bilmiyor, her yere bulaştı, herkes önlem almaya çalışıyor, biz ise tehlikenin farkında değiliz ve belli ki başımıza bir felaket geldiğinde gerekenleri yapacağız. O da belki. Hayır, domuz gribinden bahsetmiyorum. Bu bahsettiğim başka bir virüs, bahis şikesi virüsü. Yada daha kısası; şike virüsü. En son İspanya'da patlak verdi. Avrupa Şampiyonu'nun ülkesinde şike yapıldığı ortaya çıktı. Daha önce Almanya'daki Bochum savcılığının tespit ettiği sayısız liglerde olduğu gibi. İspanyol savcılığı ve federasyonu hemen harekete geçti. Almanya'da da bu iddialar henüz söylenti safhasındayken ciddi bir hareketlenme oldu. Federasyon ve Lig yöneticileri acil toplantı yaparak önlemler almaya çalıştı. Savcılığın, bahis şikesi olaylarına karışan isimleri açıklamadığı bir ortamda, 3. ve 4. lig takımları bile kendi içlerinde araştırmalar yapmaya başladı, futbolculara "böyle bir olaya karışmadım" beyannamelerine imza attırıldı. Amatör takımlar Bochum savcılığına başvurarak, "bu olayda biz varmıyız, varsak ne yapabiliriz" diye harekete geçtiler, "her konuda yardımcı olacağız" açıklamaları yaptılar. İsviçre'de şikeye karıştığı iddia edilen kulüplerde futbolcular kadrodışı bırakıldı, "gerekirse ligden çekiliriz" açıklamaları yapıldı. Bosna'da, Hırvatistan'da savcılıklar harekete geçti ve bu şikeyle bağlantısı olduğu iddia edilen kişiler gözaltına alındı. Yine Almanya'ya dönersek, Federasyon, her yıl yüzbinlerce Euro'ları harcadığı bahis şikesi önleme sistemini geliştirmek için toplantılar yaptı ve gerekirse yine yüzbinlerce Euro'yu ödemek için işe koyuldu.Ya biz? Biz ne yapıyoruz? "Bizde yasa yok, biz birşey yapamayız" diye oturup film izler gibi izliyoruz olup bitenleri. Daha da korkunç olanı "Almanlar bizi karıştırmak istiyor, böyle birşey yok" diyenler var. "Bochum savcılığı da kim, onlara ne oluyor" diyenler var. Küçümsedikleri Bochum savcılığının yaptığı Türk Futboluna bir hizmettir, belki de en sevdiğimiz hobimiz olan futbol için son yılların en büyük hizmeti. "Böyle birşey yok" diyenlerin vermediği hizmeti veriyor savcılık ama biz hiç birşey yapmayarak bu hizmeti elimizin tersiyle itiyoruz. Bahıs şikesine karışan kişilerin isimleri hala açıklanmadı, bir süre de açıklanmayacak gibi görünüyor. Ama bu kişilerin hala Türk Futbolunda aktif olduğunu da biliyoruz, keza bu şikelerin hepsi 2009 yılında yaptığı açıklandı. "Süperlig maçları değildir" beyanları da ayrı bir komedi. Ne güzel, o zaman sorun yok değil mi? Türk Futbolu sadece 18 takım ve bir ligden mi ibaret? Türkiye'de sadece 2009 yılında 29 maçta şike veya şike girişiminin olduğu ve bu sadece o meşhur buz dağının görünen ucunun olduğu bir ortamda her hafta oynanan maçları ne kadar rahat izleyebiliyoruz? Ne kadar inanabiliyoruz sahada olup bitenlerin manipüle edilmediğine? Bir defans oyuncusunun kendi cezasahası önünde kaptırdığı topu bilerek kaçırmadığına ne kadar inanabiliriz? Bir forvetin müsait pozisyonda kaçırdığı golü bilerek kaçırmadığını nerden bilebiliriz? Türk Futbolunu lekeleyenler hala aramızda. "Bu iddialar ortada dolaşırken nasıl hayatlarına rahat devam ediyorlar" sorusunu sormak isterdim ama gereksiz görüyorum bunu, çünkü hala bir yaptırım yok, ve belli ki bir yaptırım gücü de. Ne virüsmüş be kardeşim…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Okur Yorumu:
Yorum Gönder