Kısa bir dönem Teknik Direktörlük yaptığı yuvası 1. FC Köln'de, futbolcularına sinirlenen ve devre arasında soyunma odasına girmeyip, fırtınalı yağmurda 15 dakika bekleyen bir isimden bahsediyoruz. Rakip takımın kazandığı bir kupa finalinden sonra sevinç gösterilerine dayanamayıp stadı terkeden bir teknik adamdan bahsettiğimiz gibi. "Aman allahım, bu adam mı Galatasaray'ın başına geçecek" diyenleri duyar gibiyim. Bunları amatörlüğüne de yorumlayabilirsiniz, sınırsız kazanma hırsına da. İkinci şıkka yorumlayan Real Madrid yönetimi, ezeli rakipleri Atletico Madrid ve FC Barcelona'da oynayan Schuster'i, ki bu konuda İspanya'da hala tek, Teknik Direktörlüğe getirmişti iki yıl önce, hemde Fabio Capello'yu kovararak.
Hırslı ve kazanmak için varını yoğunu veren biri olduğu için, Alman devi Bayern Münih de, Teknik Direktör aradığı her dönemde onu listesine yazıyor. Ancak bugüne kadar hiç göreve getirmemesi de, Schuster'in zor bir karekter olmasıyla ilgili bir durum. Bu çekince sadece Bayern Münih için geçerli değil. Shakthar Donezk, FC Getafe, UD Levante, Real Madrid gibi kulüplerde başarılı olan Schuster, Almanya'da hiç bir zaman dikiş tutturamadı. Ne Teknik Adam olarak, ne de futbolcu olarak. Zamanın en iyi futbolcularından biri olmasına rağmen, Milli Takım'ın hiç yıldızı olmadı ve hatta 24 yaşında Milli Takımı bıraktığını açıklamıştı. "Onu hiçbir zaman anlayamadık" der her fırsatta Almanların efsanesi Franz Beckenbauer. Aslında daha doğrusu Schuster'in hiçbir zaman kendini anlatamadığıdır.
Türk Futbolunun efsanelerinden Jupp Derwall'in (onu saygıyla anıyoruz!) vefat etmeden önce verdiği röportajlarından birtanesinde Milli Takım'da hocası olduğu Schuster hakkında ilginç bir ifade kullanmıştı: "Ona daha çok yakınlık göstermem gerekiyordu. Yapmadım ve bu konuda pişmanım." Aslında "ne seninle ne de sensiz" durumu var. Çok sevildiği söylenemez ama çok büyük saygı görüyordu yeteneklerinden dolayı her zaman Schuster. Hem futbolcuyken hemde Teknik Direktörken. İmza attırdığı yeni hocasını tanıtırken, zamanın Real Madrid Başkanı Ramon Calderon'un surat ifadesi sanki az önce Barcelona'yi 8-0 yenmiş gibiydi. Aynı şekilde Donezk'in Roman Abramovich'i Rinat Ahmedov da Schuster'i "ünlü alman uzmanı" olarak tanıtmıştı, ancak ligde şampiyonluk şansı kaybolunca görevden almıştı. "Mükemmel futbol oynamak istiyoruz" iddiasıyla gelen Schuster göze hoş gelen futbol oynatsa da, bu Şampiyonlar Ligi'nde başarı hedefleyen Ahmedov'un için yeterli değildi.
Soru şimdi şudur: Galatasaraylılar, Bernd Schuster ile mutlu olabilecek mi? Bu öncelikle Galatasaray yönetiminin elinde. Bunda kastım "Schuster'e 50 Milyonluk transfer bütçesi ayırın" değildir. Schuster'in de böyle bir talebi olacağını zannetmiyorum. "Cristiano Ronaldo'ya ihtiyacım yok" diyen Schuster'in, Galatasaray'dan imkansızları istemeyecektir. Ancak Galatasaray yönetimi, eğer başarılı olmak istiyorsa, Schuster'i anlamayı öğrenmeli. Tıpkı Galatasaray efsanesi Derwall'in söylediği gibi. Karl-Heinz Feldkamp'la yüz göz etmemeli, "hoca, şu adamı oynat" dememeli, basınla hiçbir zaman iyi ilişkeleri olmayan Schuster'i korumalı.
Galatasaray'ın, Fabio Capello, Marcello Lippi, Jose Mourinho, Guus Hiddink, Rafael Benitez gibi büyük bir isime ihtiyacı yok. Galatasaray'ın, kendisi gibi büyümek isteyen bir teknik direktöre ihtiyacı var. Bunu belki Michael Skibbe'yle yapmaya çalıştılar, ancak Skibbe daha Galatasaray seviyesinde değilken, Galatasaray ile büyüyemesi imkansızdı. Schuster ile bu fırsat ellerinde, yeter ki iyi kullansınlar...
Bernd Schuster Bernd Schuster I love you Bernd Schuster ! :P
YanıtlaSilGüzel analiz olmş abi,tek nefeste gidiveriyor valla.Ellerine sağlık.
Duyum var mı bu arada :D