9 Kasım 2011 Çarşamba

Almanya'nın EURO 2012 Forması


Bugün tanıtıldı...

17 Ekim 2011 Pazartesi

Jürgen Klopp'un çok çarpıcı röportajı (!)

Borussia Dortmund'un Teknik Direktörü Jürgen Klopp, 2-0 kazanılan Werder Bremen maçından sonra ZDF mikrofonlarına konuşacak. Ancak ne muhabir soru soruyor, ne de Jürgen Klopp konuşuyor. Bu bir protesto mu? Ya da bir boykot?



Olayın aslı su; Muhabir Arndt Zeigler bir komedyen ve Klopp ile yakın arkadaş oldukları biliniyor. Daha önce de çok değişik röportajlara imza atmışlardı, ancak bu gerçekten çok değişik ve güzel olmuş....

Arada geçen diyalog:
Klopp: "Bremen'de üç odalı bi daire bakıyorum..."
Zeigler: "Bende yok...
Klopp: "Biliyorum..."

22 Eylül 2011 Perşembe

Langırt! Alman hocalar kapışınca...


Bir tarafta Joachim Löw ve Mirko Slomka (Hannover 96), diğer tarafta Felix Magath (Wolfsburg) ve Dieter Hecking (Nürnberg). Milli Takımın ve Bundesliga takımlarının hocaları langırt maçında karşı karşıya geldi. Maçın sonucu Magath/Hecking adına dehşet vericiydi; Löw/Slomka ikilisi 10-2 kazandı...

28 Ağustos 2011 Pazar

Ribery: "Oaahhh, Manschester Citie, booooaaah!"

Manchester City; Villarreal ve Napoli: Bayern Münih'in yildizi Franck Ribery, Sampiyonlar Ligi grubundan pek memnun degil gibi...


Ribéry et le groupe de la mort von OL-videos

17 Temmuz 2011 Pazar

SKY'ın yeni ekran yüzü: Filiz Koç

Almanya'da Bundesliga ve 2. Bundesliga'nın yayın haklarını elinde bulunduran SKY, yeni sezon için önemli bir transfer yaptı. Eski Galatasaraylı oyuncu Savaş Koç'un kızı Filiz, SKY'da yayınlanacak maçlarda bundan sonra saha içi muhabirliği yapacak. Filiz Koç ilk etapta 2. Lig maçlarında görev alacak, ancak yakın zamanda yükselmesi bekleniyor. SKY Sport'un genel yayın yönetmeni Burkhard Weber: "Filiz ile çok önemli bir Futbol uzmanını kazandık. Eski futbolcu Savaş Koç'un kızı olması ve kendisinin de Futbol olmasıyla Futbol ortamında yetişen bir isim."
Filiz hakkında...
  • 2 kez Türkiye A Milli Takım Formasını giyidi
  • Almanya'da daha önce 2. Ligde oynadı, şimdi ise 3. Lig takımı Halvese de forma giyiyor
  • Televizyon tecrübesi var; Bir Dizi ve bir yarışma programında yer aldı
  • Hamit Altıntop ile bir birlikteliğinin olduğu konuşuldu, ancak bu alanlara hiç girmeyelim
Filiz Koç'a yeni görevinde başarılar...

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Mario ve Franck

12.07.2011 | Bayern Münih Fotoğraf Günü

Tek derdi Futbol olanın hali başka...

Bayern Münih'in resmi açıklamasıdır...
  • 2011/12 sezonunda oynanacak 16 iç saha maçının biletleri tamamiyle satıldı
  • Geriye kalan bir maçın biletleri de tükenmek üzere
  • 17 deplasman maçı için Bayern taraftarına ayrılan deplasman kontenjanı tamamiyle tükendi
  • 38 bin kombine bilet satıldı. Bir o kadar daha satılma imkanı olmasına rağmen, satış durduruldu
  • Henüz katılması kesin olmamasına rağmen Şampiyonlar Ligi maçları için bilet başvuruları rekor düzeyde

Ya bunların hepsi sahteyse?

Spor Toto Süper Lig’in 1. Haftasıydı; ligin yeni ekibi Karabükspor, büyüklere kafa tutacak hücum silahlarıyla lige iddialı giren Manisaspor’u 2-1 yenmişti. Müthiş forvet oyuncuları Emil Angelov ve Emmanuel Emenike iki gol atıp, Karabükspor’un başarılı sezonunun habercileri olmuştu. Aynı hafta Sivasspor da Galatasaray’ı müthiş bir mücadele sonucu 2-1 yenmişti.

Ligin ikinci haftasında Trabzonspor ile Fenerbahçe, Pazartesi akşamını tam bir şölene çevirmişti. Müthiş bir Futbol, müthiş bir mücadele, müthiş goller ve bu iki takımın Şampiyonluk yarışının en önemli iki adayı olacağını aslında o gün anlamalıydık. Tabii ki İstanbul Büyükşehir Belediye Spor’un, yıldızlar karması Beşiktaş’ı İnönü’de 2-0 yenmesini de unutmamak lazım…

3. Hafta da hala unutulmadı; Manisaspor, Fenerbahçe’ye kafa tutar gibiydi, ancak Şükrü Saracoğlu’nda hesabı Mamadou Niang kesmişti. Bu adam bu lige çok renk katacak, eski Marsilyalı forvetin müthiş katkısı o günlerde belli olmuştu. Bir de ligin yeni ekibi Bucaspor ile sevinmiştik; Süper Lig’te ilk galibiyetlerini Gençlerbirliği karşısında almışlardı ve bir zamanlar Manchester United formasını giyen Manucho da ilk golünü atmıştı…

4. Haftayı da hatırlıyor musunuz? Trabzonspor, Sivasspor’u tam 6-1 gibi bir skorla geçmişti. Artık bizleri o inanılmaz tekniği ile neşelendirmeyecek olan İbrahima Yattara iki güzel gol atmıştı Avni Aker’de. Sonra kayıplara karışan Teofilo’nun da iki golünü unutmamak lazım tabii ki. Bir de Kayserispor’un Fenerbahçe’yi yenmesi damgayı vurmuştu o hafta. Genç oyuncu Furkan Özcal’ın gol sevinci görülmeye değerdi. O hafta bütün kanallar Furkan’ı konuşacaktı.

Hemen pes etmeyin, devamı var…

10. hafta oynanan Bursaspor – Fenerbahçe maçını hatırlıyor musunuz? Ne mücadele ama! İki takımı da ayakta alkışladık. İlk yarıda Fenerbahçe, ikinci yarıda Bursaspor üstün oynadı ve maç 1-1’lik sonuçla bitti. Bu arada Kayserispor da, Kasımpaşa’yı deplasmanda 2-1 yenerek üçüncü sırayı kapmıştı. Şota Arveladze’nin katkısı daha o günlerde belli olmuştu.

16. Hafta da Galatasaray – Gençlerbirliği maçını kim unutabilir ki? Galatasaray’ın efsane Ali Sami Yen Stadı’ndaki son maçıydı ama Galatasaray o kadar bitik bir haldeydi ki, Ankara ekibine teslim olarak mabedi olan Sami Yen’in son maçında 2-0 yenildi. Bu arada Stanislav Sestak da Fenerbahçe’yi adeta tek başına yenerek, Istanbullu sarı lacivertli ekibi sıkıntılı bir döneme sürükledi.

Gelin ligin ikinci yarısına da bakalım; 19. hafta da Bucaspor, Kasımpaşa’yı 4-0 yenerek ligde kalma yolunda öyle bir ümitlendi ki. Bu arada Fenerbahçe, müthiş bir ikinci yarının habercisi olan Trabzonspor maçında yüksek performansıyla 2-0 galip geldi. Bursa’da Kenny Miller Süper Lig’de ilk golünü Galatasaray’a atmıştı.

23. Haftaya da geldik; Trabzonspor – Kayserispor maçında tam tamına 6 gol atılmıştı ve bu golleri iki takım paylaşmıştı. Ankara derbisinde ise Gençlerbirliği, Ankaragücü’nü yine 6 gollü bir maçta 4-2 yenmişti. İzlerken nefeslerimizi tutmuştuk ve iki takımı da alkışlamıştık. Orhan Şam’ın önce kendi kalesine, sonra doğru kaleye gol atması da maçı ilginç kılan noktalardan birtanesiydi.

Geldik ligin 28. haftasına; Burak Yılmaz’ın sessiz Türk Telekom Arena’da Galatasaray’a attığı ve galibiyeti getiren gol sonrası „Anneeee“ haykırışını unutamadık. Eskişehirspor – Fenerbahçe maçının ilk 14 dakikasında üç gol vardı ve hop oturup, hop kalkmıştık.

30. hafta da yine gol yağmuru vardı; Fenerbahçe o efsane dönüşlerinden birtanesinde 3-1 geriye düştüğü Bucaspor maçını deplasmanda 5-3 kazandı. Maçtan sonra Daniel Guiza canlı yayında ağlaması milyonları etkilemişti. Gaziantepspor ise ikinci yarıdaki müthiş çıkışını Antalyaspor maçında devam ettirdi ve 2-1’lik bir galibiyet elde etmişti. Galatasaray – Kayserispor maçında ise Gökhan Zan’dan beklenmedik güzel bir gol gelmişti.

32. Hafta da artık Şampiyonluk yarışı iyice kızışmıştı. Karabükspor – Fenerbahçe ve Bucaspor – Trabzonspor maçlarında herkesin kulağı bir tarafta, gözü bir taraftaydı. Fenerbahçe, Karabükspor’u Lugano’nun golüyle zor geçmişti, aynı şekilde Trabzonspor son dakikada gol yiyip, bütün sezon eleştirilerin odak noktası olan Umut Bulut ile galibiyeti bulmuştu.

33. Hafta da Alex Show vardı; 6-0’lık Fenerbahçe – Ankaragücü maçında 5 gol birden atmıştı ve başta Kadıköy olmak üzere bütün Türkiye’yi ayağa kaldırmıştı. Trabzonspor da kendi evinde Büyükşehir’i yenerek takibi bırakmamıştı. Burak Yılmaz başta olmak üzere tüm takım Şampiyonluk ümidini kesmemişti ve son haftaya taşımıştı şansını…

…ve son hafta! Sivasspor – Fenerbahçe maçında tam yedi gol! Korcan Çelikay ve Volkan Demirel’in hataları maça damgasını vurmuştu, Alex’in serbest vuruştan bulduğu gol ve Erman Kılıç’ın müthiş mücadelesi de diğer notlar. Trabzonspor, Karabükspor’u deplasmanda 4-0 ile çok net bir skorla geçse de, Şampiyon ikili averajdaki üstünlüğü ile Fenerbahçe olmuştu. Bucaspor ise, Kayserispor ile 3-3 berabere kalarak lige gollü “elveda” dedi.

Spor Toto Süper Ligi 2010/2011 sezonu 14 Ağustos 2010’da başlamış, 22 Mayıs 2011 de son düdükle bitmiş. Hayatımızın 281 gününde Süper Lig heyecanı ile yaşamışız. 612 maçta 838 gol atılmış. Bazı maçları yıllar boyu unutmayacağız, bazı golleri hep hatırlayacağız. Bu süre içinde tuttuğumuz takımlar ile sevindik veya üzüldük. Kızdık, sevindik, ağladık, güldük…

Son günlerde ise bazı kimseler bazı şeylerin doğru gitmediğini iddia ediyor. Ligin üzerinde bir şaibe olduğunu söylüyor. Bir tedirginlik hakim oldu…

Ya bunların hepsi gerçekten sadece iyi hazırlanmış ve sahnelenmiş sahte bir oyunsa? Ya 281 gün boyunca sadece tiyatro izlediysek? Bazı insanların kötü emelleri nedeniyle hayatımızdan 281 gün verip, gerçek sandığımız ve gönül verdiğimiz Futbolumuz gerçekten sahteyse?
Aldatılmış hissederiz kendimizi, hatta terk edilmiş ve hiçe sayılmış duygularına sahip oluruz. Belki de birdaha o tutkuyla sevmeyiz, belki de o güveni duymayız bir daha. Tıpkı sevgilisi tarafından aldatılmış ve barışmış gözüken insanlar gibi hissederiz kendimizi. Hiçbirşey eskisi gibi olmayacak o zaman.

Spor sevgisini, ihanet duygularını ve aldatılmışlık hislerini köreltmiş bazı insanlar „Şike olsa da farketmez, buna göz yumarız“ dese de, kendi çıkarını, cebine girecek parayı, marka değeri diye tanımladığı bomboş nesneyi kurtarmak için çaba gösterenler olsa da, biz Futbolseverler, biz Futbolun gerçek sahipleri, bu senaryoların doğru çıktığı vakit hiç bir zaman hiç birinizi affetmeyeceğiz.

U17 Kahramanları: Emre Can, Samed Yeşil ve diğerleri...

Bugünlerde Futbol’daki şike skandalı dışında Futbol ile ilgili birşeyler yazmak tuhaf kaçabilir, kabul ediyorum. Ancak Futbol bir şekilde devam ediyor ve Meksika’daki U17 Dünya Kupası’nda en güzel yüzünü gösterdi bize. Türkiye’nin gençleri bu turnuvaya katılmasa da, Türk olan bazıları yüzümüzü güldürdü. Almanya U17 Milli Takımı’nda oynayan sekiz Türk genciyle gurur duyduk. Hepsinin ayrı ayrı özellikleri var. Şimdiden onları tanımak lazım…

Koray Günter: Milli Takım konusunda önce Türkiye’yi tercih etmişti ama ne olduysa Almanya’ya doğru keskin bir viraj aldı. Almanya Milli Takımının en önemli oyuncularından birtanesi. U17 Milli Takımı’nın Teknik Direktörü Steffen Freund, Koray için „Fizik olarak takımın en hazır oyuncusu. Onu geçebilen biri yok“ diyor. Öyle ki, İngiliz devi Liverpool, Koray’ı uzun zamandır takip ediyor ve teklif de sundular, ancak Koray Borussia Dortmund’ta kalmayı tercih etti. Annesi Naziye Hanım „İngilizler Koray’ı izlediler ve beğendiler“ diyerek de olanları doğruluyor. Koray, Futbola forvet olarak başlasa da, şimdi defansın en önemli elemanı. Ancak Koray’ın tek hüneri Futbol oynamak değil; annesinin kuaför olması nedeniyle Koray da bu alanda boy göstermeye başladı. Takım arkadaşı Samed „Annen saç kesebiliyorsa, sende kesersin“ deyip, Meksika’da bir maceraya girdi. Çıkan sonuç ise hiç de iyi olmadı. Yinede takımın birçok oyuncusu Koray’ı tercih etti Meksika’da.

Koray Kaçınoğlu: Takımın en sessiz oyuncularından birtanesi, ancak bir o kadar da yetenekli isimlerin başında gelenlerden. Almanlar Koray Kaçınoğlu’ya „Holger“ lakabını taktı, ancak bunun sebebi tam olarak bilinmiyor. Bir rivayete göre tipik bir Alman ismi olan Holger, Koray’ın tipik Alman Futbolcu tarzını yansıtıyor. Futbola Anadolu Türkspor’da başladı, MSV Duisburg takımında devam etti. Yeni sezon da ise Bundesliga ekiplerinden 1. FC Köln’de oynayacak. Türkiye’den de birçok takımın Koray’ı istediği konuşuluyor, hatta Türk Milli Takımı için de devamlı adı geçenlerden. Sağbek olan Koray için asıl önemli olan ise eğitimi; Okuluna çok önem veriyor ve yakın zamanda doktorasını yapmak için yoğun uğraş veriyor.

Kaan Ayhan: O da Türkiye’yi tercih ettikten sonra, Almanya formasını giyenlerden, hatta genç oyuncu Türk Milli Takım formasını bile giyidi. Kaan daha 5 yasındayken Schalke 04 formasını giymeye başladı ve kısa zamanda şehir içinde tanınmış bir yetenek haline geldi. Çok yönlü olması itibariyle hocaların göz bebeği. Henüz 16 yasında olmasına rağmen bu sezon Schalke’nin U19 takımına terfi etti ve önemli bir gelecek bekleniyor. Onu da İngiltere’den bazı takımların takip ettiği biliniyor.

Robin Yalçın: Almanya’nın en önemli altyapıların başında gelen VfB Stuttgart genç takımında oynuyor ve gelecek vaadeden oyuncuların en iddialı isimlerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Oyun stili nedeniyle Almanya’nın efsane oyuncu Klaus Augenthaler’e benzetiliyor. Transfer piyasasında çok önemli bir yeri şimdiden almış durumda; Bundesliga devi Bayern Münih’in Robin’e sayısız kez teklif yaptığı biliniyor. Stuttgart’ta defansın ortasında oynamasına rağmen, Milli takımın orta sahasında görev yaıyor, ancak bunu sorun etmiyor. Okul hayatına ve genel eğitimine fazlasıyla önem veriyor ve yaşantısını futbola endesklemek istemiyor. Robin’in „Futbolcu olmazsam, aç kalmam“ açıklaması da bunu tastikliyor. Üniversiteye hazırlanıyor ve Spor ve Ekonomi alanında okumak istiyor.

Emre Can: Belki de sekiz Türk oyuncu arasında en önemli isim olarak ön plana çıkıyor. Meksika’daki performansı ile yine herkesi büyüledi ve geleceği konusunda çok ümit veriyor. Stil olarak Michael Ballack’a benzemesi, Almanya’nın üst kademe Milli Takımları için de umut vaadeden bir oyuncu. Türk Futbol Federasyonu idarecileri de Emre Can’ı ve ailesini Türkiye’den yana tercih yapması için çok uğraş verdi, ancak şimdilik olumsuz yanıt aldılar. Emre de sonuna kadar Almanya’da şansını denemek istediğini söylüyor. Büy ata 1,84 boyunda olmasını Annesinin „güzel yemek yapmasına“ bağıyor. „Ailem genelde ufak boyludur ama ben böyleyim nedense“ diyor. Daha 15 yasındayken Frankfurt’ta yaşayan ailesini bırakıp, Bayern’de oynamak için yanlız başına Münih’e yerleşti. Olgunluğunu da buna bağlıyor: „Tam anlamıyla yetişkin bir insan oluyorsun. Münih’te kendi kendimi idare etmeyi öğrendim.“

Samed Yeşil: Takımın gol makinesi! Almanya Milli Takımın çeşitli yaş gruplarında gol ortamalası 1,0’in üstünde. Emre Can’dan sonra dikkatleri üzerine çeken başka bir isim olarak ön plana çıktı son dönemde. Bayer Leverkusen'in altyapısında oynayan Samed'e Arsenal’in teklif yaptığı konuşuluyor, ancak genç oyuncu şimdilik Almanya'da kalmayı tercih ediyor. Türkiye’den Trabzonspor’u tuttuğunu söylese de, Süper Lig’de futbol oynamayı düşünmüyor. Büyük bir Playstation hastası: Hayranı olduğu ve örnek aldığı Mesut Özil'den dolayı genelde Real Madrid ile oynuyor. Bunun dışında Bayer Leverkusen ile oynamayı tercih ediyor.

Levent Ayçiçek: Orta sahanın her yerinde görev yapabilen Levent, Futbolcu bir aileden geliyor. Abisi Deniz de Hannover’in ikinci takımında oynuyor ve bu sezon hazırlık kampında Bundesliga kadrosu ile birlikte kampa gitmeyi başarmış bir isim. Levent de abisi gibi bir zamanlar Hannover'de oynuyordu. Çok yönlü bir oyuncu ama özellikle oyun kurucu olarak görev yapmayı terch ediyor. Babası Türk, Annesi Alman olan genç oyuncunun ilerde Türk Milli Takımı'nda oynama ihtimali zayıf gözüküyor. Şimdiden Adidas tarafından özel bir sponsorluk anlaşması ile donatıldı. İlk formasını giydiği Rehburg takımının gençlerine devamlı krampon hediye etmesiyle de büyük beğeni topladı.

Okan Aydın: Hala Meksika’daki Ü17 Dünya Kupası’nda Panama’ya attığı o müthiş gol akıllarda. Yeteneği üst düzeyde ve Tekniği ile takımda eşi benzeri olmayan bir oyuncu tipi. Leverkusen’den takım arkadaşı Samed ile uyumu olağanüstü. Daha altı yaşındayken Bayer Leverkusen altyapısında Futbola başladı ve hala orada oynuyor. En büyük hayali de Bayer Leverkusen’in A takımında forma giymek. Türkiye’nin de çok istediği oyunculardan biri. Ailesi de Okan’ın Türkiye’den yana tercih yapmasını istiyor.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Manuel Neuer'e tokat

Schalke taraftarı kupa şampiyonluğunu dinlemedi, Bayern Münih'e transferi konuşulan Manuel Neuer'e tepkisini çok ağır gösterdi. Bir taraftar, takımın kupayla yaptığı şehir turu esnasında Neuer'e tokat attı.

22 Nisan 2011 Cuma

Roberto Hilbert sıraladı: Süper Lig'in en iyi 5 oyuncusu


Beşiktaş'ın yıldız oyuncusu Roberto Hilbert, SPOX.com'daki "İstanbul'dan öyküler" köşesinde, sezon bitimine az kala, bu sezon en beğendiği 5 futbolcuyu sıraladı. Alman oyuncu, zirvede Fenerbahçeli Alex'i görürken, ikinci sırada Beşiktaş'tan tam arkadaşı İbrahim Toraman'a yer verdi. Roberto Hilbert ayrıca Trabzonsporlu Gustavo Colman, Gaziantepsporlu Olcan Adın ve Kayserisporlu Selim Teber'i de en beğendiği oyuncuların listesine koydu.


19 Nisan 2011 Salı

Bayern Münih 2011/2012 Forması




Resmen tanıtıldı...

15 Nisan 2011 Cuma

Hamit Altıntop, SPOX.com’a konuştu: „Türkiye benim için bir seçenek“

Hamit Altıntop’un açıklamaları:

Bayern Münih’teki durumu: „Kulüpten benimle henüz kimse konuşmadı. Bu yinede başka bir kulübe imza atacağım anlamına gelmez. Kendim için bütün kapıları açık tutuyorum. Şu an rahatım ve tedirgin olmuyorum.“

Değeri biliniyor mu? „Sorumlular, karar vermek için bu kadar zaman bekliyorlarsa, bir bildikleri vardır. Bu durum benimle alakalı da olmayabilir. Bayern Münih’te önemli sorular var: Seneye nerede oynayacağız: Şampiyonlar Ligi’nde mi Europa League’de mi? Dört yıldır burdayım, benim iyi ve kötü yanlarımı biliyorlar ve benimle her zaman konuşabilirler.“

Jupp Heynckes’in gelişi: „Yönetim, sözleşmesi biten oyuncularla konuşmadan önce mutlaka yeni Teknik Direktöre danışacaklardır, onun düşüncelerini alacaklardır. Jupp Heynckes çok büyük bir Teknik Direktör, Louis van Gaal ile aynı sınıfta olan bir Teknik Direktör. Kulüpten bana birşey gelmediği sürece, ben birşey yapamam. Kimseye kızgın da değilim bu yüzden.“

Gelen teklifler: „Bazı seçeneklerim var, evet. Yinede burada herşeyimi verip, profesiyonelce işimi yapmak istiyorum. Kimsenin arkamdan konuşmasını istemiyorum. Aynaya bakıp, ‚herşey denedim’ demek istiyorum.“

Bayern’deki dört yılı: „Genel olarak memnun değilim. Bir oynadım, bir oynamadım. Kulübüm için de, benim için de aynı şey geçerli: Daha iyisi olabilirdi. İlk yılımda Ottmar Hitzfeld ile Şampiyon olduk, kupayı kazandık. İkinci yılda düşüş yaşadık. Üçüncü yılda Şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi Finali ve müthiş bir futbol. Dördüncü yılda yine müthiş bir düşüş. Soruyorum, istikrar nerde? Bunu cevaplandırmak zor, çünkü son dönemde dışarda oturdum.“

Milli Takım Kaptanlığı: „Sorumluluğu veren olursa, üstlenebilirsiniz. Sorumluluk almak için her maçta görev almanıza ya da kaptan olmanıza gerek yok. Kabul gören biri olmanız gerekiyor, soru işaretleri olmaması gerekiyor.“

Süper Lig transferi: „Çok spekülasyon yapılıyor ve bunların bazıları da doğru. Şu an Brezilya, yıldızılarını evine getiriyor. Bunun Türkiye’de de olması gayet mantıklı ve iyi de bir fikir. Şahsen ne yapacağımı bilmiyorum ve bu beni ne derece cezbedecek bilmiyorum ama benim için mutlaka seçeneklerin arasında. Türkiye transferini hiç bir zaman olanaksız olarak görmedim, bunlar yanlış lanse edildi. Belki gerçekten Türkiye’de benim işimi takdir eden bir kulübe gitmek, cezbedici olabilir.“

Halil ile tekrar bir arada oynamak: „Güzel olur böyle birşey olursa ama bu konudaki hevesimiz biraz azaldı son dönemde, çünkü ikimizin de kendine göre hedefleri var. Herşey planladığımzi gibi gitmedi her zaman ama herşey yoluna girdi.“

Aile kavramı: „Benim için öncelikli olarak inancım önemli. Ondan sonra ailem geliyor. Kardeşim benim hep danıştığım bir kişi. Ailem için de danışılan kişi ben oluyorum genelde. Annem, eskiden kardeşimle karşı karşıya oynadığım zaman rahatsız oluyordu ama bu zamanla geçti. Artık sağlıklı olmamızı ve hayatımızdan memnun olmamızı istiyor. Biz de böyle yetiştirdi. En güzel gol için aldığım kupayı anneme götürdüm ama kupa benim odamdaki dolabın üstünde duruyor.“

Evlilik: „Annem için bu önemli bir konu ve tabii ki eve geldiğim zaman bu konuyu açılıyor. ‚Artık yaşın geldi, nedir durumlar’ soruları geliyor. Şu an bu konudan uzağım, annemin beni tedirgin etmesine izin vermiyorum (gülüyor). Ben hayatımda bir kere evlenmek istiyorum. Mükemmel eş yoktur diyorlar, başkaları da mükemmel eşi kendin biçimlendirmek zorundasın diyor. Kolay gibi görünüyor ama değil.“

Franck Ribery: „Benim herkesle aram iyi ama Franck Ribery, Türk mantalitesini çok iyi biliyor. Hem İstanbul’daki dönemi, hemde Fransa’daki çevresinden dolayı bu böyle. Belki aramız bu yüzden çok iyi. Onunla Mekke’ye gitmem, annemin fikriydi. Suudi Arabistan’da hazırlık maçı yapmıştık ve annem „yakınlardaysan gitmelisin“ demişti. Sağolsunlar, Bayern’in yöneticileri bize bu imkanı tanıdı ve hazırlık maçında tek bir devre oynayıp oraya gidebildik. O duyguyu nasıl anlatacağımı bilmiyorum, müthiş bir enerjiydi ve ilerde hacca gitmek istiyorum.“

İnancın anlamı: „İnsanın inancı görülmeyen tek varlığıdır. Yağmur da yağsa, güneş da doğsa fark etmiyor. Elinzide tuttuğunuz bir bardak kiralabilir, tuttunduğunuz ailenizin fertleri ölebilir ama inancınıza hep tutunabilirsiniz. İslamı tamamiyle tanıdığımı söyleyemem. Sağlıklı bir yaşam için bütün kuralları uyguladığımı da söyleyemem amam bana inancım çok şey veriyor.“

Röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz:

1 Mart 2011 Salı

Misimovic'in ardından Cevapsız Sorular...


Futbolda başarısızlığın faturası genelde Teknik Direktöre kesilir. Aslında o faturaları Teknik Direktörlerin adresine gönderen yöneticilerin hedefte olan kitlenin olması gerektiğini biliyoruz, sorumlu olarak genelde onları belirliyoruz. Ve açık konuşalım; çok haksız da sayılmayız. Kendi sektörlerinde tartışmasız çok başarılı olan iş adamları, „koskoca Holding’i yönetiyorum, Futbol kulübünü mü idare edemeyeceğim“ düşüncesiyle Başkan/Yönetici oluyor. Ortaya çıkan tablolar ise yüz kızartıcı bir şekilde ortada; Hüsran üstüne Hüsran.

Aslında bu lokal bir sorun değil, yani Türk Futboluna özel bir sıkıntı değil. Futboldan anlamayıp, futbol dehası olduklarını düşünen yöneticiler, uluslararası platformda da boy gösteriyor. Dünyanın en sevilen hobisi ve aynı zamanda en büyük eğlence sektörünün getirisi çok büyük. Kaymağını yemek isteyenlerin sayısı da…

Almanya ve Dünya devi Volkswagen, 2009 yılında Şampiyon olan ancak daha sonra başarısız bir dönem geçiren Futbol Departmanı VfL Wolfsburg’u yeniden yapılandırmak için girişimlerde bulundu. Futbolun patronluğuna Dieter Hoeness ve Teknik kadronun başına Steve McClaren’i getirmek ile yetinmeyip, transfere de karışmak için Hoeness’e baskı yaptılar.

Volkswagen’in sponsor olduğu diğer bir kulüp olan Werder Bremen’de dört yıl boyunca harikalar yaratan Diego’nun transferi için talimat verildi. Oysa Juventus’ta başarısız olan, hatta Bremen’de oynadığı son sezonda futbolculuğundan öte huysuzluğu ile dikkat çeken Diego, Wolfsburg’un ihtiyaç duyduğu bir oyuncu değildi. Wolfsburg’da, onun bölgesinde Bundesliga’da asist rekorları kıran Zvjezdan Misimovic vardı. Pasları ile bir sezonda iki gol kralı çıkarmış bir oyuncuydu, taraftarlar, kamuoyu ve takım arkadaşları tarafından sevilen ve sayılan bir Misimovic. Ve Volkswagen’in markayı parlatmak için yeni yıldız hamlesi ile küstürülen bir Misimovic.

Bosnalı oyuncu, başarılarını hiçe sayan kulübüne tepki olarak transfer izni istedi ve çok zaman geçmeden önemli sayıda önemli kulüplerden teklifler aldı. İspanya, İtalya, Almanya ve Türkiye arasında tercih yapma hakkı vardı. Galatasaray’ın, Wolfsburg’da kamp kurup, biraz da Kapalı Çarşı pazarlığı yapması, Almanları rahatsız etse de, Misimovic’i Türkiye’ye getirme konusunda etkili oldu. Galatasaray o dönemde çok önemli bir transfer başarısına imza attı, ancak o kadar uğraştığı futbolcuyu sadece dokuz maç oynatıp, çok çabuk ve halen belirsiz nedenlerden dolayı bitirdi.

Galatasaray o gün olduğu gibi, bugün de bir zoru başardı aslında. Israrla „Rusya’ya gitmek istemiyorum“ diyen Zvjezdan Misimovic, Pazartesi itibariyle Dinamo Moskova ile anlaştı. Üstelik gitmek istemediği ülkede 3,5 yıllık sözleşme imzaladı. Misimovic’in içinde bulunduğu bunalımı özetliyor aslında bu tercihi.Misimovic’in Bosnalı olduğu dışında herhangi bir bilgisi olmayan bazı bilenler (!) Misimovic’in vurdumduymaz, kulübünü ciddiye almayan bir adam olarak tanıttılar. Tıpkı Lincoln, Elano, Keita’da yaptıkları gibi. Misimovic’in tam zıt bir yapıda olduğunu, sadece bu Moskova tercihi ispatladı aslında. Misimovic pekala üç ay daha yatıp, sezon sonu istediği kulübe gidebilirdi. Schalke’nin halen Misimovic’in peşinde olduğunu herkes biliyor. Ama Misimovic en verimli döneminde Futbol oynamak istedi ve zoraki bir şekilde gitti.

Galatasaray Yönetimi, Misimovic’in gönderilişini başarı olarak lanse edecektir. İlginç hesaplarla Milyon Euro’luk bir kar ortaya çıkartacaktır. Sezonun ortasında Elano’nun ani gidişini süsleyen transfer açıklamalarına yakın açıklamalar yapılacaktır yine. Galatasaray’ın Futbol patronları, Mehmet Topal, Uğur Uçar ve Emre Güngör’ün transferlerini de benzer şekilde hesaplamıştı. Sanal hesaplarla taraftarın gözünü boyamak istediler.

Sırayı şimdi Misimovic aldı ve görüntüde Galatasaray bir beladan (!) daha kurtuldu. Geriye kalan ise sadece Misimovic’in 21 numaralı sırt forması ve son çare lehine tezahürat yapan depresif Galatasaray taraftarı değil. Geriye kalan bir de cevapsız sorular var.

Kurumsal kimliği için çabalayan Galatasaray, Futbol Şirketinin en yüksek maaşını alan elmanlarından birtanesini neden kullanmadı yada kullanamadı? Bu kadar zaman, basın toplantısı ve genel kurul geçmesine rağmen hala kimse bilgi sahibi değil Misimovic konusunda.

Ne ikinci kez görev yaptığı Galatasaray’da, ne de diğer görevlerinde Teknik Direktörlük kalitesini ispat edemeyen Gheorghe Hagi’nin kibiri miydi bu kadrodışı kararı? Yoksa yöneticilerin bir akıl oyunu muydu bu? Leasing’e benzer bir yöntem ile transfer edilen Misimovic’ten kurtulmak için mıydı bütün bunlar?

Hatırlıyalım; Galatasaray, Wolfsburg ile taksit anlaşması yapmıştı. Anlaşmaya göre, Galatasaray’ın yaz aylarına denk gelen bir taksiti ödemediği taktirde oyuncu Wolfsburg’a dönecekti. Misimovic’in Rusya’ya gitmesi bunu önledi. Kalsaydı ne olacaktı? Galatasaray bu ve bunun gibi soruları cevaplayamadı bugüne kadar, bu saatten sonra da cevaplamayacaktır.

Sadece içerde değil, dışarda da bir iletişim kopukluğu var. Kulübün işine gelen konularda açıklama yapılıyor. Baros, Pino ve Culio jet bir hızla birbirlerini dövmediklerini, kavga etmediklerini söyleyebiliyor, ancak herhangi bir sorumlu Milyon Euro’luk bir proje olan Misimovic’in akıbeti hakkında birşey söyleyemiyor.

Başkan Adnan Polat ve kurmayları „Galatasaray’da kaos yok, basın öyle göstermeye çalışıyor“ diyor. Oysa su yüzüne çıkan olaylar bile Galatasaray’ın içinde bulunduğu durumu anlatıyor: Fiyasko…

17 Şubat 2011 Perşembe

Ufuk Talay

Bir zamanlar Galatasaray'da oynuyordu. Futbolundan daha çok atılan goller sonrası sevinç gösterilerinde takımın "resimini çeken" oyuncu olarak akıllarda kaldı. Daha sonra Bursaspor gibi kulüplere kiralandı, ancak kariyerin önemli bölümünü doğduğu Avusturalya da geçirdi. Ufuk Talay son olarak kaptanlığını yaptığı Fury'de oynadı ve geçtiğimiz haftalarda futbolu bırakma kararı aldı. Jübilesi ise dün Ufuk Talay Takımı ile Allstar Takımı arasında yapıldı. Ufuk Talay'ın takımının Teknik Direktörlüğünü Mark Bosnich yaptı...

Kabul edelim, çoğumuz Ufuk Talay'ı unuttuk...



4 Şubat 2011 Cuma

Tuncay, Duracell tavşanı Oliç ve Wolfsburg

Bundesliga’nın 2009 şampiyonu VfL Wolfsburg ile 60 yıla aşkın şampiyonluk adayı Schalke 04’ün arasında geçen yarış aslında daha çok Bundesliga’daki zirve mücadelesi için bekleniyordu. İki kulübün beklentilerin çok altında performans göstermesi, yarışı futbol sahalarından, transfer pazarına taşıdı. Özellikle transferin son günlerinde "Kim daha çok transfer yapacak" yarışını izler olduk adeta.

Schalke, İvan Rakitic’i Sevilla’ya satarken, Jefferson Farfan’ı (özellikle Wolfsburg’a) iyi bir paraya pazarlamaya çalıştı ama başarılı olamadı. Bu esnada Rosenborg’dan Anthony Annan, İran’dan Ali Karimi ve Fransa’da (ve Euro 2004’den sonra her yerde) bekleneni veremeyen Angelos Charisteas’ı kadrosuna kattı. Felix Magath’ın eski kulübü Wolfsburg ise Edin Dzeko’nun Manchester City’ye rekor transferi sonucunda doğan imkanları kullanarak, tam altı oyuncuyu renklerine bağladı: Dieumerci Mbokanı, Ja-Cheoul Koo, Jan Polak, Yohandry Orozco, Patrick Helmes ve Tuncay Şanlı, Volkswagen’in futbol departmanına transfer oldu. Koo ve Orozco’yu izleme imkanımız çok fazla olmayacak kısa vadede, daha çok geleceğe yönelik isimler. Polak, Helmes ve özellikle Tuncay’dan beklentiler ise bir hayli fazla.

8 Milyon Euro’ya transfer edilen Helmes’in, Alman Milli Takımı oyuncusu olması nedeniyle en büyük ilgiyi gördü. Ancak Tuncay, Helmes’in tahtını zorlamaya şimdiden başladı ve kısa bir süre içinde zirveye oturacağına dair olumlu veriler var. Futbolseverlerin nabzını tutan ve aslında yönlendiren Bild gazetesi, Tuncay Şanlı transferini, İnternet sayfasında "Türklerin kaptanı Wolfsburg’da" diye manşetten vermişti. Basın toplantısı ve ilk antrenmanı da manşet konusuydu. Tuncay, gerek Türk Milli Takımı, gerekse İngiltere deneyimi nedeniyle ortalama Alman futbolseverin tanıdığı bir oyuncu. Özellikle Türk Milli Takımı’nın Euro 2008’deki görüntüsü hala zihinlerde. Wolfsburg’daki beklentiler ile Euro 2008 Türkiye’si örtüşüyor. Menajer Dieter Hoeness, Tuncay’ın "agresif" ve "koşan" bir oyuncu olmasına vurgu yapıyor. Wolfsburg’un resmi internet sitesindeki taraftar forumunda konuşulanlar da bu yönde. „Tuncay, bu ruhsuz takıma ruh katacaktır. Euro 2008’deki Türkiye ruhunu biraz olsun takıma yansıtsa, bize yeter“ diyor bir taraftar. Bir başkası ise, Tuncay’ı Bundesliga’nın Duracell tavşanı Ivica Oliç ile kıyaslıyor. "Umarım Tuncay bizim Oliç’imiz olur" yorumu, hem ilginç hemde bir o kadar güzel ve önemli.

Tuncay teknik, taktik konulardan öte, sadece bu kriteri merkeze alarak doğru bir lige transfer oldu. Premier League ile Bundesliga’yı benzer kılan şey, mücadelenin önemi. Ne kadar taraftarların oyunun güzelliğine önem verse de, mücadele her zaman Bundesliga kulüplerinde rağbet görmüştür. Ribery ve Robben’e rağmen Bayern Münih taraftarların en sevdiği futbolcu Olic ise, Almanya Milli Takım’ın kült oyuncuları Berti Vogts, Matthias Sammer ve Oliver Kahn ise, Bundesliga sonuncusu Borussia Mänchengladbach hala her maçını dopdolu tribünler karşısında oynuyor ise ve kendi evinde hala bir galibiyeti olmamasına rağmen, maçlardan sonra bütün tribünler tarafından alkışlanıyor ise, bu bir futbol kültürü ve toplum mantalitesinin göstergesi. Tuncay’ın bu kültüre uygun bir karakter olduğu aşikar.

Bunun dışında Wolfsburg’un taktik düzeninde Tuncay’ın nasıl bir rol oynayacağı önemli. Steve McClaren’in aklında 4-2-3-1 sistemi yatıyor geldiğinden beri. Neyse ki, bu düzende oynatmak için elinde doğru futbolcular yoktu bugüne kadar. Yapılan transferler sonrası, McClaren’in kafasındaki şablona uygun bir takımın çıkması ihtimali yükseldi. Tuncay’ın tek forvet Helmes’in arkasındaki üçlü de yer alması bekleniyor. Ortada Diego’nun değişmez bir isim olduğunu düşünürsek, sol tarafta Tuncay’ı görebiliriz. McClaren, Tuncay’ın çabukluğu ve dinamik oyunundan faydalanmak için, Milli futbolcuyu kanatta düşünüyor. 4-2-3-1’li Wolfsburg’da Tuncay için iki ihtimal daha var; sağ tarafta hala sıkıntının olması nedeniyle, McClaren’in, Tuncay’ı burada da kullanabileceği konuşuluyor. Üçüncü ihtimal ise en uçta oynaması. Ancak burada Helmes, Grafite, Mandzukiç ve Mbokanı ile sert bir rekabet olacaktır.

Bu rekabet Wolfsburg’un mevcut 4-4-2 sistemi için de geçerli. Ne kadar basının ve yeni transfer Helmes’in beklentisi "Helmes-Grafite" ikilisi olsa da, Grafite’nin şampiyonluk yılından beri istikrarlı düşüşü, Brezilyalı oyuncuyu giderek tartışılır hale getiriyor. Grafite için devre arasında cazip bir teklif gelseydi, Wolfsburg, Dzeko’dan sonra Grafite’yi de satmayı düşünüyordu. Bu konuda sezon sonunda bir gelişmenin olacağı ihtimali özellikle son transferlerden sonra giderek arttı. Eğer McClaren 4-4-2’de devam etme kararı alırsa, Tuncay’ın Helmes’in yanında ileri uçta oynama şansı var.

Başarısız bir ilk yarı sonrası, Ingiliz teknik direktör McClaren’den beklentiler yeni bir Wolfsburg’un yaratılması. Bu yeni oluşumda Tuncay, Helmes ve Polak gibi yeni transferler mutlaka yer alacaktır.

Son olarak Tuncay’dan saha dışında da bilindik bir beklenti var. Taraftar ve tribün kültürü henüz gelişen Wolfsburg’a yeni (Türk) seyirciler kazandırılması konusunda, Tuncay’ın çekici bir faktör olması özellikle Volkswagen yönetiminde konuşuluyor. Benzer bir hamle daha önce Andrea Barzagli ve Christian Zaccardo ile yapılmıştı, ancak Wolfsburg’da yoğunlukla bulunan İtalyan vatandaşlar, Volkswagen Arena’ya rağbet göstermemişti. Tuncay için özellikle çevre illerden Türk seyircilerin gelmesi bekleniyor. Tuncay’ın Twitter üzerinden "hem evde hem deplasmanda sizinle buluşmak için sabırsızlanıyorum" mesajı yeni dönemin başlangıcı olarak görülebilir.

NTVSPOR.net yazisidir - tiklayiniz

misli.com: Bundesliga - 21. hafta tahminleri

(112) Dortmund - Schalke | Seçim X | Oran 3,30

Almanya’nın tartışmasız en büyük derbisi! Uzun zamandır ilk defa derbinin bu kadar belirli bir şekilde bir favorisi var. Dortmund’un şampiyonluk yolundaki emin adımları, Schalke sayısız transferine rağmen yaşadığı düşüş, Borussia’yı ön plana çikarıyor. Ama dikkat; Schalke, Dortmund’a son yıllarda çok ters geliyor. Son 24 maçının sadece 3 tanesini kazanabildi Dortmund, Schalke karşısında. Signal İduna Park’ta seri daha da vahim gözüküyor: Dortmund, Signal İduna Park’ta Schalke ile oynadığı son 11 maçının sadece 1 tanesini kazanabildi. Form durumu Dortmund, istatistikler Schalke diyor – ben ise beraberlik diyorum. Schalke için yılın maçı olacak, Dortmund sahaya sakat olan Neven Subotic’siz ve bilindiği gibi Kagawa’sız çıkacak. Bu da önemli bir handikap.

(146) Köln - Bayern | Seçim Alt | Oran 2,30

Köln 16 yıldır Bayern Münih’i kendi evinde yenemiyor. En son Nisan 1995’te 3:1 kazanmışlardı. O zamanlar kalede İllgner, forvette Labbadia ve Polster vardı, Bayern’de Kostadinov, Scholl ve Helmer gibi oyuncular vardı. Ama dikkat; Louis van Gaal’ın Bundesliga’ya gelişinden beri yenemediği iki takım var; Leverkusen ve Köln. Bayern’in bu sezon ki deplasman karnesine bakarsak, Bayern için çok zor bir maç gibi duruyor. Alt olacağını düşünüyorum. Riski sevenler ise, ilk yarı 0 ikinci yarı 1 seçeneğini düşünebilir. Bu maçın en motive ismi kuşkusuz Köln kalecisi Michael Rensing olacaktır; Bayern’de uzun yıllar yedek bekleyip, kısa bir dönem oynadıktan sonra kapının önüne koyuldu.

(147) Hannover - Wolfsburg | Seçim X | Oran 3,10

Tuncay transferinden sonra, Bundesliga’da ilk maçını Hannover deplasmanında oynayacak. Niedersachsen derbisinde son yıllarda üstünlüğü sağlayan bir Wolfsburg var, son 6 maçın hepsini kazanabildiler, çoğu maçı da farklı kazandılar. Ancak Hannover 96 hiç olmadığı kadar iyi bir grafik çiziyor bu sezon, son maçlarda bir düşüş yaşasalarda, Mirko Slomka’nın takımı kuşkusuz bu sezonun en büyük süprizlerinden birtanesi. Kesin bir favoriyi kestirmek güç, Wolfsburg’un son transferlerinden sonra nasıl bir görüntü çizeceği muamma. Beraberlik ön plana çıkan sonuç.

(148) Hoffenheim - Kaiserslautern | Seçim 1 | Oran 1,60

Frankfurt ile birlikte ikinci yarı galibiyeti olmayan tek takım Kaiserslautern. Hoffenheim ise Schalke’yi yenmenin mutluluğunu yaşadı geçen hafta. Hoffenheim’ın yeni Teknik Direktörü Marco Pezzauioli’nin oyun mantalitesi eski Teknik Direktörü Ralf Rangnick’e çok uzak değil. Ofansif, golü düşünen bir futbol oynatıyor ve açıkçası Bundesliga’ya yeni bir soluk getirmeye aday bir Teknik Direktör. Yeni trnasfer Ryan Babel’i de iyi kullanmaya başladı. Kaiserslautern karşısında rahat bir galibiyet alacaklardır, hatta üst seçeneği düşünebilir bahis severler.

(149) Mainz - Bremen | Seçim Alt | Oran 1,70

Bremen yenilirse, Bundesliga tarihinde 500. mağlubiyetini alacak. Bu tarihi mağlubiyeti almaya çok yakınlar. Werder Bremen’in Bundesliga’da kalacağına bile şüphe duymaya başladım artık. Kadro kalitesi düşük, oyuncuların bazıları formsuz, bazıları isteksiz. Teknik Direktör Thomas Schaaf’in da başvurduğu yöntem kalmadı. Kaleci Tim Wiese’nin üç maç cezalı olması da ayrı bir handikap. Bremen’in tek umut kaynağı, Mainz’in kendi evine gol kısırlığı çekmesi. Mainz’da Adam Szalai’ın sezonu kapatması moralleri bozdu ama Bremen karşısında favoriler. Alt veya Mainz galibiyeti öne çıkan opsiyonlar.

(150) Nürnberg - Leverkusen | Seçim Üst | Oran 1,60

Nürnberg „ya herro ya merro“ sezonu oynuyor. Özellikle iç saha maçlarında ya yendiler, ya da yenildiler. Beraberlikleri henüz yok. Bunu takımın genç yapısına bağlamak gerekiyor. Leverkusen’de kazanmayı çok seven bir takım; oynadıkları son 30 maçının sadece üçünde mağlubiyet yüzü gördüler. Dortmund ile birlikte en iyi seriye sahipler. Son dönemlerde Nürnberg’in Leverkusen’e ters geldiğini düşünürsek, çok çekişmeli ve bir o kadar da zevkli bir maç olacaktır. Çok gol izleyeceğimiz düşünüyorum. Leverkusen galibiyeti de yakın bir ihtimal.

(232) Mönchengladbach - Stuttgart | Seçim 2 | Oran 2,20

Tartışmasız haftanın en önemli maçı. Şahsi yorumum; bu maçı kaybeden küme düşer. İlk yarıdaki maçı Stuttgart 7-0 kazanıp, sezona iyi bir gidişat alma konusunda umutlanmıştı ama iki takım sezonun son sıralarına demir atmış durumda. Stuttgart, Bruno Labbadia ile daha organize bir görüntü verse de, ofansif hattında sıkıntı çekiyor. Labbadia’nın oynattığı takımların genelde hücum anlamında güçlü olduğunu düşünürsek, bir tezat var. Gladbach deplasmanında yinede şanssız görmüyorum Stuttgart’ı. Borussia’nın evinde hala bir galibiyeti yok, son dört maçı üstüste yenildiler Borussia Park’ta. Yeni transferler Mönchengladbach’ı umutlandırsa da, zor bir maç onları bekliyor. Stuttgart organizasyonu yine son maçlardaki gibi sağlarsa, önemli bir üç puanı elde edebilir.

(333) Hamburg - St. Pauli | Seçim 1 | Oran 1,50

Derbi haftasında finali Hamburglular yapacak. St. Pauli tam 33 yıldır Hamburg karşısında galibiyet alamadı. Bunun dışında deplasman karneleri de parlak değil. Hamburg ise bir çıkış sinyali veriyor son haftalarda, yönetimdeki sorunlar haledilmiş gözüküyor ve Teknik Direktör Armin Veh daha iyi şartlarda çalışabiliyor. Ruud van Niştelrooy’un Real Madrid’e gitmek istemesi ve bunun getirdiği tartışmalar da ortadan kalktı. Veh’in, Ruud van Nistelrooy yerine Mladen Petric’i oynatması bekleniyor. Hamburg derbinin kesin favorisi, ayrıca çok gollü bir maç olacağını da tahmin ediyorum.

(349) Freiburg - St. Pauli | Seçim 1 | Oran 1,90

Bu ligin en sempatik teknik adamlarından iki tanesi karşı karşıya geliyor; Robin Dutt ve Michael Skibbe futbol için önemli kazançlar ve ortaya koydukları performans övgüyü hakediyor. Freiburg, tarihinin en iyi sezonunu geçiriyor, son altı maçta 3 galibiyet, 3 beraberlik aldılar. Bundesliga’da en uzun yenilmezlik serisi Freiburg’da. Frankfurt’da ise ilk yarıda olduğu gibi yine kötü bir başlangıç konuldu ortaya. 2011’de henüz gol ve puanları yok. Freiburg’un bir adım öne çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

3 Şubat 2011 Perşembe

Ertuğrul Sağlam: „Konuşulmamak işimize geliyor!“

Bursaspor’un başarılı Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam, SPOX.com’a özel röportaj verdi. Sağlam, Bursaspor’un potansiyeli hakkında ümitli mesajlar verirken, yeşil beyazlı kulübün geçen sezonki şampiyonluğuna rağmen, bu sezonki yarışta medya tarafından dikkate alınmamasını „anormal“ diye yorumladı. Türk Futbolundaki genç oyuncuların yetişmemesi konusunda da
konuşan Sağlam, yabancı sayısının azatılması fikrini ortaya koydu.

Ertuğrul Sağlam’ın açıklamaları:

Kenny Miller: „Çok önemli bir oyuncu ve önemli bir golcü. Gol yollarında eksikliğimizi gidereceğine inanıyoruz. Forvet bölgesinde Sercan ve Turgay gibi önemli oyuncularımız var ama sezon başında Arjantin’den Nunez’i aldık ve onun performans düşüklüğü bizi bir arayışa sürükledi. Miller’in, İskoçya’da attığı gollerini, burada da atacağını ümit ediyoruz.“

Miller gibi ünlü oyuncuların Bursaspor’u tercih etmesi: „Miller’e Birmingham ve
Fiorentina’dan da teklif vardı. Bizim Şampiyonlar Ligi’nde oynamamız, yine şampiyonluk yarışı içerisinde olmamız, oyuncunun bizi tercih etmesine sebep oldu. Bursaspor olarak böyle ciddi bir transferi, ilk defa yaptık, bu da mutluluk verici.“

Bursaspor’un potansiyeli: „Burası Futbol adına önemli bir şehir. Futbol tutkuyla yaşanıyor, taraftarlık bilinci üst seviyede ve önemli bir taraftar kitlemiz var, takıma doğrudan destekleri var. Bursa bunun dışında Bursa önemli bir medya gücüne sahip. Futbolda başarıyı getirecek birçok unsuru bir arada topluyor bu şehir. Ürettiğiniz başarılar çok direkt olarak desteklenebiliyor. Futbolda doğru çalıştığınız zaman, düşük bütçelerle de başarıyı yakalayabilirsiniz. Bunu da biz gösterdik.“

Bursaspor’un şampiyonluk yarışında konuşulmaması: „Şampiyon takım ve bu
sezonun ikincisi olarak, medyada yer bulmamak, konuşulmamak anormal bir durum ama bizi çok fazla rahatsız etmiyor. İşimize de geliyor açıkçası. Umarım geçtiğimiz sezon olduğu gibi, bu sezon da şampiyon olduğumuz zaman fark eder insanlar bizi. Şimdi çok fazla ilgilenmesinler, ortaya başarı ortaya çıktığı zaman ilgilensinler.“

Türk Futbol’unda devrim: „Henüz bir devrim var diyemeyiz. Sadece kapısını araladık. Bir devrimin olması için, bu sene başka bir anadolu takımın da şampiyon olması gerekiyor. Bu biz de olabiliriz, başkası da olabilir.“

Şampiyonluk yarışı: „Trabzonspor ve Kayserispor iyi gidiyor. Fenerbahçe de bu yarışın içersinde olacaktır. Beşiktaş’ın nasıl bir performans göstereceğini görmek lazım. Bu yarış sonuna kadar devam edecektir.“

Almanya’nın altyapı konusunda Türkiye’ye örnek olması: „Bütün dünyada Futbol
ile alakalı alınan tedbirleri bize nasıl uyarlanacağını araştırmak gerekiyor. Bizde nasıl uygulanabileceğini düşünmek gerekiyor. Türkiye’de son yıllarda genç futbolcu yetişmiyor. Ne kadar bizde çok yabancı kullanıyor gibi görünsek de, yabancı sayısının çok fazla rol oynadığını düşünüyorum. Yabancı sayısının azaltılması bu konuda bir tedbir olabilir.“

Üst düzey yabancı teknik direktörlerin başarısızlığı: „Kesinlikle yabancı hocaya karşı değilim, bizde birçok yabancı hocayla çalıştık ve çok şey öğrendik. Ama bizim ülkemizde bakışı açısı biraz farklı. Gelen antrenöre üç yıllık mukavele veriyoruz ama altı ay sonra hesap sorabiliyoruz: ‚Altı ayda niye başarı üremetedin’. Yerli olsun, yabancı olsun – felsefesini yerleştirmek için zaman vermemiz gerekiyor antrenörlere.“

Hedefleri: „Her antrenörün hayalinde Milli Takım çalıştırmak vardır. Benimde bu hayalim var ama şimdi değil, onunda zamanı gelecek. O mevkiyi haketmemiz gerekiyor. Türk antrenörlerin başka bir hedefi de, Avrupa’da bir takım çalıştırmak. Ben Bursa şehrini ve Bursaspor’u tanıdıktan sonra, Avrupa’da bir takım çalıştırmaktan ziyade, Bursaspor’u nasıl bir Avrupa takımı yapabiliriz diye ciddi anlamda düşünmeye başladım. Bursa’da bu potansiyel var. Ciddi bir planlama ile 3,4 sene içinde bir Avrupa takımı haline gelebiliriz.“

29 Ocak 2011 Cumartesi

misli.com: Bundesliga'da 20. hafta

(157) Nürnberg - Hamburg: Secim 1 | Oran 2,60

Bu maçta en motive olacak kişi David Jarolim. Hamburg’un orta sahadaki bel kemiği çok önemli bir destekle sahaya çıkacak. Anne Jaroslava, Hamburg’un Nürnberg deplasmanlarına geliyor. Çek Cumhuriyeti Başkenti Prag’dan iki saatlik araba yolculuğu sonrası oğlunun galibiyeti için gerekli desteği verecektir, ancak Nürnberg’de Schalke deplasmanında çok iyi oynadı ve çok şanssız elendi. Haftanın süprizini Nürnberg yapabilir, benden söylemesi.

(158) Schalke - Hoffenheim: Secim 1 | Oran 1,55

Schalke’de Rakitic gitti, Annan geldi ama bu maça yetişemeyecek. Draxler’in ilk 11 oynama ihtimali var. Magath hala bir arayış içinde. Aynısı rakip Hoffenheim için de geçerli. Braafheid ve Babel’in kadroya katkı yapacağını zannediyorum ama bu zaman alacaktır. Hoffenheim’ın yeni Teknik Direktörü Marco Pezzauioli, Ralf Rangnick’in ofansif futbolunu devam ettiriyor ama defanstaki sorunlar devam ediyor. Schalke on planda, üst de kötü bir seçenek değil.

(159) St. Pauli - Köln: Secim 2 | Oran 2,60

Bana altı puanlık maç demeyin“ diyor St. Pauli Teknik Direktörü Holger Stanislawski ama tam anlamıyla da maçın değeri bu. Haftanın en önemli maçlarından biri. Ancak iki takımda sorunlar var; St. Pauli’nin hücum oyuncuları formsuz, Köln’de defans oyuncuların sakatlığı büyük sorun. Ayrıca kaptanlığı elinden alınan Mohamad, verdiği röportajda Teknik Direktör Frank Schaefer’i eleştirdi ve kadro dışı kaldı. Ancak Köln’ün Bremen’i 3-0 yenmesi ve Podolski’nin yüksek formu, bu takımı biraz öne çıkartıyor. Risk arayanlar, Köln’ü düşünebilir.

(160) Werder Bremen - Bayern Münih: Secim Üst | Oran 1,30

Bayern’in, Bundesliga’da en çok yenildiği takım Bremen. Yakın zamanda iki maçta karşı karşıya geldi iki takım. Bremen ikisinde de (lig ve kupa), Bayern’den üstün oynadı ama iki maçı da kazanamadı. Bayern, Aachen’deki kupa maçında moral buldu ama Mark van Bommel’siz takımın nasıl işleyeceği asıl Bremen deplasmanında görülecektir. Bremen çıkış arıyor, ancak kazanma ihtimalini çok yüksek görmüyorum, çünkü form durumu umutlu bakmaya yer vermiyor. Üst ihtimali üzerinde durulmalı.

(161) Wolfsburg - Dortmund: Secim X | Oran 3,20

Dortmund, Stuttgart maçında yara aldı ama hafta içinde hem futbolcular hemde Teknik Direktör Jürgen Klopp, verdikleri demeçler ile aslında çok da etkilenmediklerini gösterdi. Ancak Shinji Kagawa’nın sezonu kapatması, Dortmund’a ağır zarar verebilir. Stuttgart maçında Kagawa’nın eksikliği göze battı. Klopp bir formül arıyor ama bu zaman alacaktır. Wolfsburg’da Friedrich’in cezasından sonra 11’e dönmesi önemli. Maç feci şekilde beraberlik kokuyor. Alternatif bir bahis önerisi: Alt!

(233) Kaiserslautern - Mainz: Secim X/1 | Oran 4,50

Rheinland-Pfalz elayet derbisi! Maça büyük ilgi var ama iki takımın son haftalarda çok üstün bir performans gösterdiğini söyleyemeyiz. Mainz’da forvet sıkıntısı ayuka çıktı, Thomas Tuchel’in hamleleri karşılıksız çıktı. Kaiserslautern’de Srdjan Lakiç’in Wolfsburg’a sezon sonu için imza atması, moralleri bozdu ama Hırvat golcü sezon sonuna kadar savaşmaya hazır olduğunu söylüyor. Kaiserslautern „önce durdur, sonra vur“ işine kalkışabilir. İlk yarı 0, ikinci yarı 1’i öneriyorum.

Misli.com'da ki yazi için tıklayınız

5 Ocak 2011 Çarşamba

İlkay Gündoğan, Almanya ve Galatasaray

Mehmet Ekici'nin tercihi ile umutlandık ama İlkay Gündoğan, tercihini Almanya'dan yana kullandı. Kararın çok süpriz olduğunu söylemek yanlış olur. İlkay, gündemde olduğu sürecin başından beri Türkiye konusunda çok istekli davranmadı. İlkay, mantığın Almanya, duyguların Türkiye dediği bir denklem ile karşı karşıya kalan bir gurbetçi profili çizdi.

Mesut Özil'in durumuyla paralel giden bazı şeyler olsada, İlkay (belkide etrafında ince hesaplar içinde olmayan insanların olmayışı nedeniyle) hiç ikili oynamadı, en baştan ibrenin Almanya'dan yana olduğunu açıkça söyledi ve karar süreci boyunca çok fazla konuşmadı. Türkiye için önemli bir kayıp, ancak Nuri Şahin'in bile hala tartışıldığı bir Milli Takım'da, İlkay'ın ne kadar şans bulacağı da meçhuldu zaten. Zannediyorum ki, olayı netleştirmek için Joachim Low ilk fırsatta İlkay'ı Milli Takım'a çağıracaktır.

İlkay'ın Milli Takım tercihi dışında, bir de transfer gündemi var. Bu aralar Galatasaray ile ilgili haberler dolaşıyor. Futbolda çok net konuşmamak lazım ancak çok rahat söyleyebilirim ki; İlkay'ın veya Mehmet'in kısa vadeli Türkiye'de kulüp düzeyinde futbol oynama şansı yok. İkisi de şu an Almanya'nın en gözde oyuncularının arasında. Nürnberg sezon başında İlkay için Hoffenheim ve Leverkusen'den 7 Milyon Euro civarında teklifler aldı. Manchester United ve ManCıty'nin bu oyuncu ile ilgilendiğini de sağır sultan duydu artık. Hamit ve Halil Altıntop'un 30'a dayanmasına rağmen hala Türkiye'yi tercih etmediği bir ortamda, İlkay ve Mehmet'in Süper Lig'i tercih etme yüzdesi sizce ne kadar? Yorulmayın, ben yazayım; 0,0%!

4 Ocak 2011 Salı

Hamit ve Mario


Münih eksi derecelerde donarken, Bayern Münih, Katar'da 40 derece sıcaklıkta kamp yapıyor ve görüldüğü gibi keyfini çıkarıyor.