
27 Mayıs 2009 Çarşamba
Galatasaray'ın yeni Teknik Direktörü

Uçarak "Dünya'nın En Büyük Kulübüne"

Tugay'ın Vedası

22 Mayıs 2009 Cuma
Doğru tercih (!)

Kişisel tercihidir, birşey denemez ancak Barış'ın tercih sebepleri Alman Milli Takımı'nda kısa zamanda forma giyme şansı yüksek olduğunu söylemişti. Hatta EURO 2008 için iddialıydı ama bilindiği gibi olmadı. Almanya Ümit Milli Takım'ın değişmez isimlerinden biri olan Barış bu sefer İsveç'deki U21 Avrupa Şampiyonasını hedef olarak belirledi, ancak U21 Milli Takım Teknik Direktörü Horst Hrubesch 27 kişilik kadroya Barış'ı çağırmadı. Dikkatinizi çekmek isterim: Kadro 23 kişiye düşecek ama Hrubesch elemeler boyunca her maçta görev verilen Barış'ı kamp kadrosuna bile almadı. Bu arada A Milli Takım için de adı hiç geçmiyor Barış'ın. Açıkcası hiç de ciddi anlamda geçmemisti. Büyük hedef koymak her zaman güzeldir ama bazen gerçekçi olmak gerekiyor galiba...
Sınıfı geçtiler mi?

Ancak çok da şaşırmadım açıkçası. Geçen sezon UEFA Kupası Finalini çekimleri önceden yapılmış bir yarışma programına tercih etmeyip, gece vakti banttan veren bir zihniyetin bu sene bunları yapayacağı da hiç şaşırtmamalı.
Labels:
Shakthar Donezk,
Show TV,
UEFA Kupası,
Werder Bremen
14 Mayıs 2009 Perşembe
Bernd Schuster ve Galatasaray...

Kısa bir dönem Teknik Direktörlük yaptığı yuvası 1. FC Köln'de, futbolcularına sinirlenen ve devre arasında soyunma odasına girmeyip, fırtınalı yağmurda 15 dakika bekleyen bir isimden bahsediyoruz. Rakip takımın kazandığı bir kupa finalinden sonra sevinç gösterilerine dayanamayıp stadı terkeden bir teknik adamdan bahsettiğimiz gibi. "Aman allahım, bu adam mı Galatasaray'ın başına geçecek" diyenleri duyar gibiyim. Bunları amatörlüğüne de yorumlayabilirsiniz, sınırsız kazanma hırsına da. İkinci şıkka yorumlayan Real Madrid yönetimi, ezeli rakipleri Atletico Madrid ve FC Barcelona'da oynayan Schuster'i, ki bu konuda İspanya'da hala tek, Teknik Direktörlüğe getirmişti iki yıl önce, hemde Fabio Capello'yu kovararak.

Hırslı ve kazanmak için varını yoğunu veren biri olduğu için, Alman devi Bayern Münih de, Teknik Direktör aradığı her dönemde onu listesine yazıyor. Ancak bugüne kadar hiç göreve getirmemesi de, Schuster'in zor bir karekter olmasıyla ilgili bir durum. Bu çekince sadece Bayern Münih için geçerli değil. Shakthar Donezk, FC Getafe, UD Levante, Real Madrid gibi kulüplerde başarılı olan Schuster, Almanya'da hiç bir zaman dikiş tutturamadı. Ne Teknik Adam olarak, ne de futbolcu olarak. Zamanın en iyi futbolcularından biri olmasına rağmen, Milli Takım'ın hiç yıldızı olmadı ve hatta 24 yaşında Milli Takımı bıraktığını açıklamıştı. "Onu hiçbir zaman anlayamadık" der her fırsatta Almanların efsanesi Franz Beckenbauer. Aslında daha doğrusu Schuster'in hiçbir zaman kendini anlatamadığıdır.
Türk Futbolunun efsanelerinden Jupp Derwall'in (onu saygıyla anıyoruz!) vefat etmeden önce verdiği röportajlarından birtanesinde Milli Takım'da hocası olduğu Schuster hakkında ilginç bir ifade kullanmıştı: "Ona daha çok yakınlık göstermem gerekiyordu. Yapmadım ve bu konuda pişmanım." Aslında "ne seninle ne de sensiz" durumu var. Çok sevildiği söylenemez ama çok büyük saygı görüyordu yeteneklerinden dolayı her zaman Schuster. Hem futbolcuyken hemde Teknik Direktörken. İmza attırdığı yeni hocasını tanıtırken, zamanın Real Madrid Başkanı Ramon Calderon'un surat ifadesi sanki az önce Barcelona'yi 8-0 yenmiş gibiydi. Aynı şekilde Donezk'in Roman Abramovich'i Rinat Ahmedov da Schuster'i "ünlü alman uzmanı" olarak tanıtmıştı, ancak ligde şampiyonluk şansı kaybolunca görevden almıştı. "Mükemmel futbol oynamak istiyoruz" iddiasıyla gelen Schuster göze hoş gelen futbol oynatsa da, bu Şampiyonlar Ligi'nde başarı hedefleyen Ahmedov'un için yeterli değildi.

Galatasaray'ın, Fabio Capello, Marcello Lippi, Jose Mourinho, Guus Hiddink, Rafael Benitez gibi büyük bir isime ihtiyacı yok. Galatasaray'ın, kendisi gibi büyümek isteyen bir teknik direktöre ihtiyacı var. Bunu belki Michael Skibbe'yle yapmaya çalıştılar, ancak Skibbe daha Galatasaray seviyesinde değilken, Galatasaray ile büyüyemesi imkansızdı. Schuster ile bu fırsat ellerinde, yeter ki iyi kullansınlar...
13 Mayıs 2009 Çarşamba
Mr. Satmayacağız ve hatalı sanrılar...

Mehmet Topuz'la şampiyonluk beklemek...
Süleyman Hurma'nın doğum yılını görmesem 80'lerin sonu ve 90'ların başında ergenliğini geçirmiş, sonradan bir şekilde Kayserispor'a CEO ! olmuş sanacağım... Kadronun yarısı vasat ve vasatüstü adamlardan oluşan ve yaklaşık 2-3 yıldır neredeyse aynı takımla mücadele eden Kayserispor, acaba gerçekten başkanlarının ısrar ettiği ''Tsubasa ve arkadaşları'' çizgi film tadında sistem(!) leriyle şampiyonluğu kovalayacaklarına inanıyor mu? Hele ki ortada beni tamamen çuvallatan bir Bursaspor örneği dururken...
Sene başında kadrosuna ve imkanlarına bakıp kümede kalma mücadelesi ile ortasıralar arasında yer beğendiğim kentimin takımı Bursaspor şu an Galatasaray'ın ensesinde uefa mücadelesinde... Aldığı yabancılar azami ucuz!, yerliler ya 'made in Vakıfköy' veyahut balta girmemiş liglerin yine balta görmemiş yabancıları. Ancak geldikleri nokta, Anadolu takımlarına tüyo olabilecek nitelikte. Takım kimyasına uygun bir TD, kadro karakterine uygun bir futbol anlayışı bulmaya çalışmak, Hurma'nın kafasındaki epik Kayserispor hikayesinden daha makul olduğu bir gerçek. Buradan yola çıkarak benim Kayserispor'a tavsiyem içine düştüğü bu romantizmden bir an evvel uzaklaşıp futbol takımlarını daha dinamik bir hale getirmeleridir.
Futbolcu satmak ayıp değildir, takımın zayıflatılması kesinlikle değildir... Türkiye pazarında 5+ milyon euro'ya satacağınız bir oyuncudan gelen gelirle çok rahat 5-6 oyuncu alabilirsiniz. Hele ki Anadolu kulüplerinin hikmeti bilinmeyen birşekilde birbirleriyle olan alışverişlerinde gösterdikleri kibarlık gözönünde bulundurulduğunda...
Bugün küme düşen Hacettepe ve Kocaelispor'da, Kayserispor'da doğrudan oynayabilecek en azından 3-4 oyuncu olduğuna eminim, tek tek isim saymaya gerek duymadan...
Mehmet Topuz'lu Kayserispor test edildi ve bana göre 'onaylanmadı' Türkcell ligi tarafından, yani herhangi bir başarıya ulaşamayacağı görüldü...
Umarım S. Hurma da bu yönde düşüncelerini biraz daha esnetmiştir -ki son günlerde basından okuduklarım bunu gösteriyor...
Not: Evet, yaşı ilerleyen Ayhan Akman'ın yerine kafamdaki bir numaralı 'all-rounder''dır kendisi.
2009/2010 Formaları - Bölüm 1
12 Mayıs 2009 Salı
Gerets'in Kaderi

Teneke Kupası

11 Mayıs 2009 Pazartesi
Dangalaklık testi...

Ertesi sene biri 2. diğeri lider iken oynanacak olası maçta yeniden yumruğu ilk vuran kazanacak! Al sana dostluk maçı saçmalığının bir yıllık projeksiyonu...
Galatasaray, Fener'i sevmez. Aynısı Fener için de geçerlidir.
Isterse içlerinden biri galaksiler-arası kupayı alsın diğer takım taraftarı kolay kolay 'helal olsun' bile demez, demeden önce geçmişini sorgular, ana rahmine döner ve tüm hayatını değerlendirir! Sakınca görmezse helal eder! bu başarıyı...
Neyse gelelim başlığın özetle değindiği hususa.. Hangi kör-akıl şu cadı kazanına dönmüş Uefa/Şampuanlar ligi/Concacaf ? mücadelesinin göbeğindeki bu derbiye AS KADROsuyla çıkar, ben esas onu merak ediyorum. Yel değse 3 ay sakatlanan Galatasaray'ın şu lüzumsuz maça Arda'sıyla topuyla tüfefiğiyle çıkması dangalaklıktan öteye gitmez. Ben Galatasaray başkanı olsam bu maça katılmayı kibarca reddeder, teşekkür ederdim... ki DGM yolları taştan sen çıkardın beni beni baştan olmasın.. "Hemşehrim naabüyüsün? 4 gün sonra İnönü'ye çıkacam kellem koltukta benim, bu maçta Baros'u kaybedersem geri kalan maçlarda kaç gol atarım?" diye realist bir çıkış epey riskli olurdu herhalde ülke konjonktüründe...[Hastayım bu kelimeye..Nur içinde yat B. Ecevit].
Bu bağlamda CM/FM ile büyüyen biz taraftarların bir numaralı hobilerinden biri olan 'takım kurma' olayını da gerçekleştirmek boynumuzun borcu oldu sanırım!;
- - - - - - - - Orkun/Aykut
Serkan- - Semih - - Emre - - - Volkan
Aydın- - M.Güven - Barış- - - - -Ferdi
- - - - - Karan - Yasser
Kıssadan hisse: "Takıma rahat birşeyler giydir Bülent Hoca..."
9 Mayıs 2009 Cumartesi
Kuru Sıkı


Yorum: Almanya'da bunları kulağına fısıldayan biri olmalı ki, bu kadar detaya girmiş ama fısıldamayı yanlış anlamış galiba. Dortmund'u iflas ettiren zamanın yöneticileri Dr. Gerd Niebaum ve Michael Meier'in olduğunu 5 yaşındaki çocuklar biliyor, Sammer bu enkazda kazandığı başarıları ile büyük takdir topladı. Ayrıca bunlar yaşanırken Sammer'in Bundesliga tarihinin en genç şampiyon hocası olduğunu da hatırlatayım.

Yorum: Çalıştıracak takım bulamadığı dediği Sammer'e Bundesliga'da talip olmayan kulüp yoktur herhalde, en başta da Bayern Münih. İşin ilginç tarafı Dortmund'tan sonra Stuttgart'ı da çalıştırıp, öyle Federasyon'a geçmiştir. Ayrıca Federasyonda boş işler müdürü görevini de üstlenmedi. Federasyonun en kafa adamlarından birtanesidir, Alman futbolunun gelişmesi konusunda birçok projeye imza atmıştır, Almanya Genç Milli Takımlarının baş sorumlusudur, Avrupa Şampiyonasına gitmeye hak kazanan Ümit Milli Takımı'nın teknik direktörünü göndermiş bir isimdir. Ama yazarımız haklı (!) bu Sammer beş para etmez.

Yorum: Bu yazılanı Almanya'da gündeme getirsek, yazara büyük ihtimalle suç duyurusunda bulunur Sammer ve sevdikleri. Bu kadar klişe bu kadar düz mantık bir yaklaşımı böyle deneyimli bir yazardan okumak oldukça üzücü. Bu kafaya göre bütün Türkler barbar, bütün Ruslar kadınları hayat kadını, bütün Fransızlar ayyaş.
Bilgi vermek güzel birşeydir. Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum, demişler. Gerçekten o hesap. Ancak hangi amaçla olursa olsun bu denli yanlış bilgi vermek ayıptır, ötesi kuru sıkmaktır.
8 Mayıs 2009 Cuma
Geç alınmış karar

Yabancı Madde yardımıyla İstanbul'a...

7 Mayıs 2009 Perşembe
"Umarım şike değildir"

Schalke 2010 ve bizimkiler...

Labels:
Felix Magath,
Hrvoje Cale,
Lincoln,
Schalke 04,
Transfer Dedikodusu
5 Mayıs 2009 Salı
Iç Mimar Sir Alex

Ferguson: "Everton'un soyunma odaları çok dar, Portsmouth'un da çok büyük sayılmaz, Craven Cottage'dakiler benim Old Trafford'daki ofisimden küçük. Premier League stadları için geçerli olan ön şartlar bu konuyu da kapsamalı." Ama sadece eleştiri mi olacak? "Old Trafford'tan sonra en iyi soyunma odaları Emirates'te..." Arsene Wenger'e teşekkür plaketi vereceğine dair henüz bir bilgi almadık...
4 Mayıs 2009 Pazartesi
Fenercelona (!)

Maçın ertesi sabahı internet sitelerinde Aziz Yıldırım'in kahramanlıkları anlatıldı bu derbi öncesinde, Aragones'ten bahseden yok. Evet, İspanyol teknik adam işine çok fazla motive olmuş ve başarı için varını yoğunu veriyormuş gibi bir görüntü de değildi sezon boyunca ama verdiği taktik kararların İnönü'de çok iyi işlediğini de bir allahın kulu yazmıyorsa, altında art niyet aramak lazım. Haftalar öncesi yine "Aziz Yıldırım Samandıra'ya gitti ve futbolcuları motive etti" haberleri çıkıyordu ancak Fenerbahçe yenilince, maçtan sonra Yıldırım'in sözleri değil, Aragones'in taktiği konuşuluyordu. Aziz Yıldırım'ın gözüne girme sevdası ne zaman bitecek, çok merak ediyorum.
Şaha içinde olanlar ile başladık, onlarla bitirelim: Fenerbahçe niye bu kadar iyi oynadı? Nedenlerden birtanesi Alex'in olmayışı. Ancak bununla sınırlı değil: Alex'in olmayışının yanı sıra Emre Belözoğlu'nun formda olması. Yanında da geçen hafta kendi stadında yuhalanan Selçuk Şahin'in iyi oyunu. Fenerbahçe'nin orta saha gücünü fazlasıyla yükseltiyor, bu da özellikle derbi maçlarında çok önemli. Galatasaray deplasmanında da Fenerbahçe uzun süre bu şekilde başarılı olmuştu.
Labels:
Aziz Yıldırım,
Basın,
Beşiktaş,
Derbi,
Fenerbahçe,
Luis Aragones
3 Mayıs 2009 Pazar
Derbide Taraf Bulamamanın Dayanılmaz Ağırlığı !!
Ancak bu sene Bordeaux maçı hariç hemen hemen hiç gülmeyen yüzlerin hesap makineleri de raftaki yerlerinde kaldı maalesef.
Ya da kimbilir, Allah belki Galatasaray sempatizanıdır ! Son düzlükte yenilmenin/elenmenin üzüntüsünü çektirmemek adına Ankara'da bıraktırdı Galatasaraylılara kalplerini... (Bugün Tuna Kermitçi tadındayım,farkındayım farkındayım....)
Yine de 'ah beee... Ya alsaydık ?!" demeden duramıyor insan...Ya alsaydık şu 5 puanı...
Uyusak da Haziran'a 'fast-forward' yapsak...
Işin vahametini ortaya koyan en bariz örnek az sonra başlayacak derbide taraf bulamamak olsa gerek...
- Fener yensin Sivas'ın önü açılsın !!?
- Olmaz, Sivas'ın kök hücreleri organik Fenerli, uyuz oluyorum olmasınlar.. !!?
- Beşiktaş yensin, Fener hemen arkamızda,bizi uefa dışına atmak isteyeceklerdir !!?.Ama bu sefer bjk şampiyon olur !!?!!
- Buldum !! Berabere bitsin !!! ... E o zaman 2. maddeye gerisin geri....
Ben işin içinden çıkamadım...
Umarım Sayın Polat da çıkamamış ve 3 senede ak düşen saçlarına acıyıp sene sonu gelmeden diplomalı bir teknik direktörle anlaşmıştır !
Şunu unutmamak gerekir ki bu derece dibe vurmuş takımlar hemen ertesi sene bile kolay kolay ayağa kalkamazlar... Kötü sezonun cenabetliğinin geçmesi bazen 2-3 sene alır..
Galatasaray'ı tedirgin eden olay bu görünmez tehlikedir..
Labels:
Beşiktaş,
Derbi,
Fenerbahçe,
Sivasspor,
Turkcell Süperlig
1 Mayıs 2009 Cuma
Arsenal Kiev

Shakthar Donezk ile oynadıkları UEFA Kupası yarı final ilk maçında aldıkları 1-1'lik sonuc, final için umut vermedi. Ancak yaş ortalaması 21, 22 olan bu takım, efsane Valery Lobanovsky'nin Shevchenkolu, Rebrovlu, Kaladzeli müthiş ekibinin velihati olabilecek kapasite de olduğunu hergün biraz daha gösteriyor. Yakın zamanda Dynamo Kiev tekrar Avrupa kupalarında dev rakiplerinin korkulu rüyasi olmaya müthiş bir aday. Tıpkı Wenger'in Arsenali gibi gençlerden kurulu bir takım, göze hoş gelen futbol oynuyorlar ama son tahlilde başarılı olmak için tecrübe eksiklikleri var. Artem Milevsky ve Olexandr Aliev önemli isimler, oyunu ileriye taşıyan oyuncular. İsmael Bangoura, Didier Drogba'yi andırıyor. Onları tekrar İstanbul'da, UEFA Kupası Finali'nde, görebiliriz.
İkinci maçta Mircea Lucescu'nun Shakthar Donezk'in tecrübe, skor ve ev sahibi olma avantajı var, ancak bunlar Kiev'in daha önce elediği Valencia gibi takımlar için de geçerliydi. Lobanovsky Stadı'nda belki üst düzey bir futbol yoktu perşembe akşamı ama bir zamanlar Türkiye'nin, UEFA klasmanında yarıştığı ve şimdilerde uzaktan izlediği Ukrayna takımlarının disiplinli ve gerçekçi oyun anlayışını izleyebildik. UEFA Kupası yarı final ismi Dynamo Kiev - Shakthar Donezk: Takımlarına bakıyorsunuz, Türkiye'deki büyük takımlara bu oyuncularından herhangi birini getirseniz, "büyük isim değil, adı duyulmamış, büyük takımda oynayacak kapasite de değil" diye hemen notunu veririz, ki iki takımda da oynayan oyuncular, özellikle Donezk'in Brezilyalıları ucuz maliyetle transfer edilen isimler değil ama yinede Türkiye'ye gelselerdi, taraftar ve kamuoyunun hoşnut olmayacaklarından eminim. Bu yüzden Daniel Güiza ve Lincoln gibi hiç verimi olmayan veya az verimli olan sözde yıldızları transfer eden yöneticilere kızamıyorum…
Labels:
Arsenal Kiev,
Dynamo Kiev,
Shakthar Donezk,
UEFA Kupası
Kim gözyaşı dökecek?


Blog'daşımın taşı gediğe koyduğu saatlerde ben çok uzaklarda ol.....
.....madım ama şu sağda görmüş olduğunuz fotoşop tezgahından çıkmış fütüristik post-modern dadaist ! (en çok da bu uydu..) kısacası bir adet haysiyet yoksunu "spekalütif'' forma tasarımını gördüm. Ve..
Aklı selim sahibi bütün sağ Galatasaraylıların uykusunu kaçıracak, sağ olmayanları da yattıkları yerde titretecek bu tarihi yüz karasını çıkarma fikri gerçek olursa Galatasaraylılığımı gözden geçireceğim.
Dahası da yok bu işin...
Galatsaray futbol takımında çubuklu formaya bile perileri haz etmeyen birinde bu kadarı şeker hastasıyken zorla bir kutu baklava yedirilmiş etkisi yaratır...
Metroseksüelliğin beşiği ! italya'da bile işi adabına uydurup pembe formalarına siyah serpiştiriyorlar sanırım kendilerince ying-yang ! yaratmak adına !...
Ama bu mor-sarı formanın basbayağı içi seni yang dışı beni yeng !
Pi Es: Galatasaraylı olmak ne kadar çileli bir hal aldı artık be ?!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)