2 Aralık 2009 Çarşamba

Yetenek siz misiniz? Yeteneksiz misiniz?

Frank Rijkaard, Christoph Daum, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş: Türkiye'nın en büyük dört kulübün dört kariyerli Teknik Direktörü. Dördünün de geçmişi başarılarla dolu, kulüplerinde göreve getirildiklerinde "bu nasıl hoca tercihidir" demedi hıç kimse. Diyemezdi de. Kulüplerin büyük hedeflerini yakalama doğrultusunda göreve getirildiler. Taraftarları ve kamuoyunu heyecanlandıracak captalar. Davullu, zurnalı, hava limanı kuşatmasıyla karşılandılar. Ancak Türkiye'deki Teknik Direktör gerçeğini en kısa zamanda öğrendiler. Geçtiğimiz günlerde Hugo Broos'un Trabzonspor üzerinden yaptığı türk futbol mantalitesi analizinin içinde barındırdığı gerçekleri yaşıyorlar. Trabzonspor'da görevine yeni başlayan Şenol Güneş dışındaki üç teknik adamın ilk başta işittikleri pohpohlamaların yerini acımasız eleştiri ve adamdan saymamalızklar aldı. Yapılan ve kısa zamanda 180 derece dönen yorumlar dikkat çekici.

Görevlerine başlarken dört teknik adam hakkında söylenenler;

Frank Rijkaard: Kariyerli, başarılı, disiplini sağlar, gençlere önem verir, takım içinde huzuru sağlar, futbolcularla iletişimi çok iyidir, yardımcılarını dinler, sistem futbolunu çok iyi bilir ve uygulatır, yıldızlarla arası iyidir ama sadece yıldız diye kimseyi oynatmaz, yenilik getirir, iletişimi mükemmeldir, vs.

Christoph Daum: Dahidir, akıllıdir, kurt hocadır, Türkiye Ligini çok iyi bilir, takımıyla iletişimi çok iyidir, disiplin konusunda taviz vermez, taktik uzmanıdır, işine kimseyi karıştırmaz, gerektiği zaman babacan, gerektiği zaman sert bir hocadır, sorunlu futbolcuları bile kullanmayı çok iyi bilir, vs.

Mustafa Denizli: Şampiyon hoca, kurt hoca, piskolojik savaşlarını hep kazanır, rakibi iyi analiz eder, futbolcusunü iyi tanır, motivasyon uzmanıdır, Türkiye Liglerini en iyi bilendir, tecrübeliler ve gençlerin ayarını iyi yapar, dengeleri her zaman elinde tutar, yaşına rağmen heyecanlıdır, vs.

Şenol Günes: Güneşli günler gelecek, Güneş doğdu, rekorların adamı, Trabzonspor'un tek ilacı, Trabzonspor'un kurtuluş reçetesi, Trabzonspor'un ruhuni bilen tek adam, birleştirici, huzur verici, vs.


Bu dört ismin ikisi hakkında şimdi böyle düşünülüyor;

Frank Rijkaard: Disiplini sağlayamıyor, (önce) B Planı yok, (sonra) takımıyla çok oynuyor, futbolu bilmiyor, Barcelona'daki başarıları tesadüf, üç ün libero oynatıyor (?), takımı motive edemiyor, vs.

Christoph Daum: Bu işi bilmiyor, takımını tanımıyor, disiplini sağlayamıyor, (önce) belli bir düzenin dışına çıkamıyor, (sonra) sistemiyle çok oynuyor, takımının dediğini yapıyor, hedefleri kücük, takımı motive edemiyor, kaprisli, inatçı, vs.


Bu dört isminden biri hakkında yakın zamanda aşağıda yazıldığı gibi düşünülüyordu, şu an yine yukarda yazıldığı gibi anılıyor;

Mustafa Denizli: Yorgun, kafasında işi bitirmiş, canı istemiyor, aklı çeşme'de, takımıyla çok oynuyor, futbolcuları yanlış yerde oynatıyor, hep bir süpriz peşinde, yıldızlarını kullanamıyor, (önce) korkak (sonra) çok cesur, herkesi küçümsüyor, vs.


Bu dört isimden birtanesi de Şenol Güneş. O henüz yeni başladığı için "sonra bunlar konuşuldu" diyemiyoruz ama daha önce üç kere çalıştırıp ayrıldığı Trabzonspor'da nasıl zorluklar yaşadığını herkes iyi biliyor. Bu yüzden İstanbul'da çalışan üç meslektaşı hakkında yazılan ve söylenenlerin aynısını onada ayarlanacak bir müddet sonra.

Eleştirim, eleştiriye değil. Konuşulan bazı yanlışları tartışmıyorum, cünkü eleştirilecek hatalar yapılıyor ama her şeyi bu kadar siyah beyaz görmek gerçekten akıl dışı bir olaydır. Saydığım dört teknik direktörlerin takımları galip geldiğinde adam gibi adam ve iyi teknik direktör olmalarını, kaybettikleri zaman da adamlığını tartışmak ve yıllarca eğitim gördükleri ve uluslararası tecrübe kazandıkları mesleki yeteneklerini tartışmayı kabullenemiyorum. "Yetenek Sizsiniz" yarışma programından çıkmadı bu hocalar. Amatör değiller, yeteneksiz değiller. Bunun böyle olup olmadığını da, tuttukları takımların mağlubiyetine kızdıkları için canı yanan yada hizmet ettikleri muhalif kişilere yaranmaya çalışan yazarların yorumuna kalmış değildir.

4 yorum:

  1. Hıncal Uluç'un saçmalıklarını duyurmak için ekstra platformlar yaratan bir medyaya sahip ülkenin, bu adama bunca fırsat verilmesini sağlayan dinamikleri düşünülürse, bu durumun akıl dışılığının yarattığı hasar biraz azalıyor. Adam Hollandalılar gitsin demiş. Demiş de, bu adamı söyleten, gazetesinde köşe, televizyonunda süre verenler? Bu saçmalığı ekrana, insanların -en azından ciddiye alanların- hafızasına dokuyanlar?

    YanıtlaSil
  2. Hıncal'a göre herkes gitsin. Su takım'a Messi gelse ona gitsin diyecek bir adam.

    YanıtlaSil
  3. Aslinda kastim Hincal degildi, onu artik tamamen ayri tutuyorum. Onun amaci belli. "Hincal abi kafanda sapka var" desen, "hayir lan, kafamdaki kedi benim, kedi o" der :))

    YanıtlaSil
  4. ya haklısın ama sonra biz basına laf edince kızıyorlar neymis rijkaard'ın esi hamile degildi bile dediler. yuh diyorum. ya cidden yurt dısında boyle degil basın. elestirsinler elbette ama bazen uslub cok kacıyor.

    YanıtlaSil