25 Eylül 2010 Cumartesi

St. Pauli Tribünü

St. Pauli, Dortmund'u ağırlıyor. Görüntüdeki, Millerntor Stadı dışında bir gecekondu değil, stadın tam içinden güzel bir manzara...

22 Eylül 2010 Çarşamba

Nürnbergli İlkay, Mehmet ve sınırsız SMS Paketi

Nürnberg sezon başında Türk oyuncuların sayısını üçe çıkardı. İki sezon önce Bochum’un altyapısından gelen Güngör Kaya ve İlkay Gündoğan’dan sonra, sezon başında Bayern Münih’ten Mehmet Ekici kiralandı. İki Türk oyuncu Mehmet ve İlkay kısa zamanda arkadaşlarını ilerletmişler. İlkay’ın SPOX’a verdiği röportajda, „ilk üç hafta aynı evde kaldık ama o şimdi kendine ev tuttu. Cidden özlüyorum bazen“ sözleriyle arkadaşlıklarını anlatıyor. Ama ikili birbirine hasret kalmamak için çözümü de bulmuş. İlkay: „İkimizde sınırsız SMS Paketi ısmarladık, artık istediğimiz kadar mesajlaşabiliyoruz.“

Sezon başında Leverkusen ve Hoffenheim’dan ciddi teklifler alan İlkay şimdilik Nürnberg’de kalmak istiyor. Başka önemli bir karar ise Milli Takım seçimi. Almanya Ümit Milli Takımı’nda oynayan İlkay, Türkiye lehine bir karar vermeyi düşünmüyor. „Almanya’da doğup büyüdüm, bu dili konuşuyorum ve açıkçası Alman gibi hissediyorum kendimi. Ayrıca Alman Federasyonunun bana verdiği değer hoşuma gidiyor. Bu konuda birşey değişmedikçe, kararım kesin.“

17 Eylül 2010 Cuma

Roberto Hilbert SPOX.com’a konuştu

Beşiktaş’ın yeni transferi Roberto Hilbert SPOX.com’a özel bir röportaj verdi. Alman oyuncu Beşiktaş’a gelişi, Pazar günü oynanacak Fenerbahçe derbisi ve İstanbul’daki hayatı ile ilgili konuştu. Hilbert ayrıca Beşiktaş’tan gönderilme gibi bir tehlikenin hiç olmadığını söyledi.

Roberto Hilbert’in açıklamaları:

Fenerbahçe Derbisi: „Baskıdan çok sevinç hissediyorum bu derbi öncesi. Televizyondan izleyerek yada başkasından dinleyerek değil, derbinin bir parçası olmak beni sevindiriyor. Avrupa’nın en önemli derbilerinden birtanesi. İki takımın durumu itibariyle favori biziz. Ancak Fenerbahçe’nin de çok güçlü bir kadrosu var ve küçümseme şansımız yok.“
Kendi durumu: „Bernd Schuster her oyuncusuna oynama fırsatı vermeye çalışıyor. Guti, Quaresma, Nihat, Ernst ve Aurelio gibi çok önemli oyuncularımız var. Rotasyon oluyor devamlı, bu yüzden her maçta oynamamak doğal. Tabii ki her maçta forma giyme gibi bir hedefim var ama Ligde, Kupada ve Avrupa Ligi’nde oynama fırsatı buluyorum. Kendi egomu ön plana almak istemiyorum. Bana ihtiyaç duyulduğu zaman, mücadelemi vereceğim.

İstanbul’daki hayatı: „Fink ve Ernst gibi Alman oyuncuların olması tabii ki işimi kolaylaştırdı ama bende çabuk uyum sağladım. Sadece şehire değil, mantaliteye de ayak uydurmak zorundasınız. Tatile gittiğiniz zaman da, önce herşey farklı geliyor insan. Ailem ve ben uyum sağlayabiliyoruz her yere ve hiçbir problemimiz olmadı. İstanbul çok güzel bir şehir, çok güzel yerler var. Ama burada kadar insanın olduğu beni şaşırttı. Ayrıca çok trafik var.

Beşiktaş Taraftarı: „İmkanı olan herkese İstanbul’a gelip bir maçı canlı izlemesini tavsiye ediyorum. Özellikle bizim İnönü Stadı’nda muhteşem bir atmosfer var. Taraftarlar çok heyecanlı. Kendilerini tamamiyle takımlarına veriyorlar. Beni İstanbul’da karşılamaları da tek kelimeyle inanılmazdı. Buradaki mantaliteyi çok iyi yansıttı.

Yabancı sınırlaması sorunları ve Hilbert’ın durumu: „Futbolda çok spekülasyon yapılıyor, bu konuda da öyle oldu. Ben endişeye düşmedim hiçbir zaman ve bu konu da hiç gündeme gelmedi, Beşiktaş’ta benimle ilgili bunlar konuşulmadı.“

Bundesliga’ya dönüş planları: „Ben artık İstanbul’dayım ve benim kulübüm Beşiktaş. Hedeflerimiz çok büyük ve bende bu hedefler için tüm enerjimi harcamak istiyorum. Beşiktaş’ta üç yıllık sözleşmem var ve bu sözleşmeyi hemen yine dönmek için imzalamadım.“

Stuttgart’tan ayrılma sebebi: „Son dönemlerde bazı şeyler iyi gitmedi. Bunların sebebini açıkça bilmiyorum ve bu saatten sonra birşey de değiştiremem. Beşiktaş’a gelerek hem sportif olarak hemde kişisel olarak kendimi geliştirmek istedim. Ailem ve benim için yeni bir hayat başladı ve bu önemli bir deneyim.

Almanya – Türkiye Milli Maçı: „Türkiye Milli Takımı’nı takip ettiğim kadarıyla, kesinlikle küçümsenmeyecek bir takım. Ağustos ayında Romanya’ya karşı statta canlı da izledim. Çok kaliteli bir takım olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca maçın Berlin’de olması da bir avantaj. Türk taraftarlarını tanıyorum artık ve orada da çok ateşli bir grup olacaktır.

Röportajın Linki: TIKLA

7 Eylül 2010 Salı

Nuri Şahin olmak...

Belki bu yazının doğru zamanı şimdi değil, belki bir ay sonra oynanacak olan Almanya – Türkiye maçı daha uygun bir zaman olabilirdi, çünkü Nuri Şahin’i anlatırken, Nuri Şahin’i konuşurken, bu iki ülkeyi merkeze alıp, birşeyleri paylaşmak zorundasınız. Nuri o maç öncesi ve sonrası yine çok konuşulacak ve özellikle çok konuşacaktır. „Nuri, sen Almanya’da doğup büyüdün ama Türk Milli Takımı’nda forma giyiyorsun, duyguların nedir“ sorusu sıkça gelecektir, Nuri de saygısından ötürü, en az 1.200 kez cevapladığı bu soruyu yine cevaplayacaktır.

Oysa bu çocuğu böyle gazı kaçmış sorular ile meşgul etmeyip, çok daha farklı konularda fikrini sormak lazım. Mesela „Bundesliga’nın en köklü kulüplerinden birinde genç yaşına rağmen tartışmasız lider olup ve bazen de kaptan olmana rağmen, neredeyse her hafta Bundesliga’nın en iyi 11’i karmasına seçilmene rağmen, nasıl olurda Milli Takım’da çoğu zaman yok sayılıyorsun? Neden Kazakistan maçında bile ilk 18 kişilik kadroya alınmıyorsun?“ soruları çok mu art niyetli olur?

Ya da şöyle mi sorsak acaba? „Nuri, daha henüz 16 yaşındayken, seni üç takım istiyordu: Almanya, Türkiye ve Arsenal. Sen Türkiye’yi seçtin. Pişman mısın?“ Nuri bu soruya kamuoyunda mutlaka „hayır, pişman değilim“ cevabını verecektir. Saygısından. Ama gerçek düşünceleri? Bircok meslektaşının aksine yetenekleri sadece futbol ile sınırlı olmayan, çok zeki olmasıyla tanınan Nuri’nin, onun aksine Almanya’yı tercih eden Mesut Özil ve Sami Khedira’nın kariyerini yakından takip ediyordur. Bu ikilinin kısa zamanda, önce Almanya Milli Takımı’nda oynayıp, sonra da Real Madrid’e transfer oluşlarını doğru yorumlamıştır.

Onları kıskandığını zannetmiyorum, sonuçta Nuri’nin de zamanında birçok seçeneği vardı ve bugünkü görüntüsü ile Milli Takımı sıçrama tahtası olarak kullanmadan yine iyi bir kulübe transfer olma şansına sahip. Ama bir Milli Takım tercihinin ne kadar önemli olduğunu, sadece vatan, millet, sakarya ve „ailem böyle istedi“ ile sınırlandırmayacak kadar etkili olduğunu, Mesut/Khedira/Nuri örnekleri gösteriyor. Bundesliga kariyeri, hem Mesut hem de Khedira’dan daha uzun soluklu ve başarılı olan Nuri, seçtiği Milli Takım’da en verimli döneminde bile hiçe sayılırken, diğerleri Dünya’nın en iyi kulübüne transfer olabiliyor.

Borussia Dortmund Teknik Direktörü Jürgen Klopp, sahadaki sağ kolu Nuri hakkında „açıkçası neyi kötü yaptığını bilmiyorum, inanımaz bir oyuncu“ sözlerini rahatlıkla kullanabiliyor. Futbol yorumcularımızın ağızlarından düşüremediği ve Xavi ile örneklendirdikleri „oyunu iki yönlü oynayan oyuncu“nun yerli örneği Nuri Şahin’dir ama Bundesliga’da geçen sezon Bastıan Schweinsteiger’den sonra topa en çok sahip olan orta oyuncusu Nuri, Milli Takım’da dışarda kalırken, iki senedir piyasada olmayan ve en son İspanya’nın ikinci liginde kayıplara karışan Mehmet Aurelio, hiç dakika almadan Milli Takımın banko oyuncusu olabiliyor.

Nuri’nin yaşadığı bu olay, „sen bi çekil, abin gelsin“ muamelesinden başka birşey değildir. Hiç kimse Nuri’nin dilemasını teknik, taktik sebeplere açıklayamaz. Lobi sözcüğünü burada kullanmak yanlış olmaz sanki. Nuri’nin dert ortaklarını saymakta da sakınca yok; Halil Altıntop’un dramı da ortada. Milli Takımın her döneminde tercih edilmeyen bir isim oldu ve bu saatten sonra bunun değişeceğine inanmak güç. Nuri ve Halil gibilerin tek umudu, Guus Hiddink’in ısınma turlarından sonra, etrafındaki insanların etkisinden kurtulup, kendi iradasiyle kendi kadrosunu, kendi fikirleri doğrultusunda, seçmesi olasığıdır.

Nuri Şahin henüz 22 yaşında. Umuyorum ki, birgün hakettiği ilgiyi ve alakayı görecek. Bunu başardığı gün, biz de Mesut Özil gibilerin Türkiye’yi tercih etmesinde tekrar iddialı olabiliriz. Bu durum değişmedikçe, onları, bizi tercih etmeyerek, başka takımlarda elde ettikleri başarılar için alkışlamak ile yetinmek zorundayız...

Yazıya burdan da ulaşabilirsiniz: NTVSPOR.net

6 Eylül 2010 Pazartesi

Bir derbi boykotu: Dortmundlular, Schalke'ye gitmiyor

Schalke'deki maddi sıkıntılar aylardır konuşuluyor. Kulübün borcu bir hayli yüksek ve bu nedenle Schalke'nin denetleme kurulu, Felix Magath'a transfer için bütçe ayırmamıştı. Magath bunun üzerine istifa bile etmeyi düşündü, Beşiktaş, Leipzig gibi kulüplerle flirt etti. Alman hoca sonunda istediğini aldı ve Raul, Huntelaar, Juardado, Deac gibi isimleri kadrosuna kattı. Eğer Wolfsburg izin verseydi, bugün Misimoviç de, Galatasaray'a değil, Schalke'ye gidecekti. Alınanların maliyeti yüksek oyuncuların olması, bazı soru işaretleri peşinden getirdi. Geçtiğimiz aylarda "iflas" kelimesinin bile telaffüz bir ortamda, Schalke'de bu isimler bir çırpıda nasıl transfer edildi? Kaynağın nasıl yaratıldığı konusunda bazı (pek tatmin edici olmayan) açıklamalar yapılsa da, transferler ilk etkisini gösterdi. Schalke bilet fiyatlarını yüzde 50'ye kadar yükseltti. Schalke taraftarı da isyanda, rakip takımların taraftarları da. Hatta iki hafta sonra oynanacak Schalke - Dortmund derbisi için, Dortmund taraftarı boykot kararı bile aldı. Bu boykota destek verenlerin başında Dortmund'un Teknik Direktörü Jurgen Klopp var: "Taraftarımızın, oraya gitmeyip Huntelaar'ı finanse etmek istememesini doğru buluyorum". Dortmund menajeri Hans-Joachim Watzke de "bilet fiyatı politikası Schalke'nin işi ama ben taraftarımızı anlıyorum. Takımımız da yanlız bırakıldığını hissetmeyecektir" diyor. Schalke taraftarının da bir hamlesi bekleniyor önümüzdeki günlerde...