17 Temmuz 2011 Pazar

SKY'ın yeni ekran yüzü: Filiz Koç

Almanya'da Bundesliga ve 2. Bundesliga'nın yayın haklarını elinde bulunduran SKY, yeni sezon için önemli bir transfer yaptı. Eski Galatasaraylı oyuncu Savaş Koç'un kızı Filiz, SKY'da yayınlanacak maçlarda bundan sonra saha içi muhabirliği yapacak. Filiz Koç ilk etapta 2. Lig maçlarında görev alacak, ancak yakın zamanda yükselmesi bekleniyor. SKY Sport'un genel yayın yönetmeni Burkhard Weber: "Filiz ile çok önemli bir Futbol uzmanını kazandık. Eski futbolcu Savaş Koç'un kızı olması ve kendisinin de Futbol olmasıyla Futbol ortamında yetişen bir isim."
Filiz hakkında...
  • 2 kez Türkiye A Milli Takım Formasını giyidi
  • Almanya'da daha önce 2. Ligde oynadı, şimdi ise 3. Lig takımı Halvese de forma giyiyor
  • Televizyon tecrübesi var; Bir Dizi ve bir yarışma programında yer aldı
  • Hamit Altıntop ile bir birlikteliğinin olduğu konuşuldu, ancak bu alanlara hiç girmeyelim
Filiz Koç'a yeni görevinde başarılar...

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Mario ve Franck

12.07.2011 | Bayern Münih Fotoğraf Günü

Tek derdi Futbol olanın hali başka...

Bayern Münih'in resmi açıklamasıdır...
  • 2011/12 sezonunda oynanacak 16 iç saha maçının biletleri tamamiyle satıldı
  • Geriye kalan bir maçın biletleri de tükenmek üzere
  • 17 deplasman maçı için Bayern taraftarına ayrılan deplasman kontenjanı tamamiyle tükendi
  • 38 bin kombine bilet satıldı. Bir o kadar daha satılma imkanı olmasına rağmen, satış durduruldu
  • Henüz katılması kesin olmamasına rağmen Şampiyonlar Ligi maçları için bilet başvuruları rekor düzeyde

Ya bunların hepsi sahteyse?

Spor Toto Süper Lig’in 1. Haftasıydı; ligin yeni ekibi Karabükspor, büyüklere kafa tutacak hücum silahlarıyla lige iddialı giren Manisaspor’u 2-1 yenmişti. Müthiş forvet oyuncuları Emil Angelov ve Emmanuel Emenike iki gol atıp, Karabükspor’un başarılı sezonunun habercileri olmuştu. Aynı hafta Sivasspor da Galatasaray’ı müthiş bir mücadele sonucu 2-1 yenmişti.

Ligin ikinci haftasında Trabzonspor ile Fenerbahçe, Pazartesi akşamını tam bir şölene çevirmişti. Müthiş bir Futbol, müthiş bir mücadele, müthiş goller ve bu iki takımın Şampiyonluk yarışının en önemli iki adayı olacağını aslında o gün anlamalıydık. Tabii ki İstanbul Büyükşehir Belediye Spor’un, yıldızlar karması Beşiktaş’ı İnönü’de 2-0 yenmesini de unutmamak lazım…

3. Hafta da hala unutulmadı; Manisaspor, Fenerbahçe’ye kafa tutar gibiydi, ancak Şükrü Saracoğlu’nda hesabı Mamadou Niang kesmişti. Bu adam bu lige çok renk katacak, eski Marsilyalı forvetin müthiş katkısı o günlerde belli olmuştu. Bir de ligin yeni ekibi Bucaspor ile sevinmiştik; Süper Lig’te ilk galibiyetlerini Gençlerbirliği karşısında almışlardı ve bir zamanlar Manchester United formasını giyen Manucho da ilk golünü atmıştı…

4. Haftayı da hatırlıyor musunuz? Trabzonspor, Sivasspor’u tam 6-1 gibi bir skorla geçmişti. Artık bizleri o inanılmaz tekniği ile neşelendirmeyecek olan İbrahima Yattara iki güzel gol atmıştı Avni Aker’de. Sonra kayıplara karışan Teofilo’nun da iki golünü unutmamak lazım tabii ki. Bir de Kayserispor’un Fenerbahçe’yi yenmesi damgayı vurmuştu o hafta. Genç oyuncu Furkan Özcal’ın gol sevinci görülmeye değerdi. O hafta bütün kanallar Furkan’ı konuşacaktı.

Hemen pes etmeyin, devamı var…

10. hafta oynanan Bursaspor – Fenerbahçe maçını hatırlıyor musunuz? Ne mücadele ama! İki takımı da ayakta alkışladık. İlk yarıda Fenerbahçe, ikinci yarıda Bursaspor üstün oynadı ve maç 1-1’lik sonuçla bitti. Bu arada Kayserispor da, Kasımpaşa’yı deplasmanda 2-1 yenerek üçüncü sırayı kapmıştı. Şota Arveladze’nin katkısı daha o günlerde belli olmuştu.

16. Hafta da Galatasaray – Gençlerbirliği maçını kim unutabilir ki? Galatasaray’ın efsane Ali Sami Yen Stadı’ndaki son maçıydı ama Galatasaray o kadar bitik bir haldeydi ki, Ankara ekibine teslim olarak mabedi olan Sami Yen’in son maçında 2-0 yenildi. Bu arada Stanislav Sestak da Fenerbahçe’yi adeta tek başına yenerek, Istanbullu sarı lacivertli ekibi sıkıntılı bir döneme sürükledi.

Gelin ligin ikinci yarısına da bakalım; 19. hafta da Bucaspor, Kasımpaşa’yı 4-0 yenerek ligde kalma yolunda öyle bir ümitlendi ki. Bu arada Fenerbahçe, müthiş bir ikinci yarının habercisi olan Trabzonspor maçında yüksek performansıyla 2-0 galip geldi. Bursa’da Kenny Miller Süper Lig’de ilk golünü Galatasaray’a atmıştı.

23. Haftaya da geldik; Trabzonspor – Kayserispor maçında tam tamına 6 gol atılmıştı ve bu golleri iki takım paylaşmıştı. Ankara derbisinde ise Gençlerbirliği, Ankaragücü’nü yine 6 gollü bir maçta 4-2 yenmişti. İzlerken nefeslerimizi tutmuştuk ve iki takımı da alkışlamıştık. Orhan Şam’ın önce kendi kalesine, sonra doğru kaleye gol atması da maçı ilginç kılan noktalardan birtanesiydi.

Geldik ligin 28. haftasına; Burak Yılmaz’ın sessiz Türk Telekom Arena’da Galatasaray’a attığı ve galibiyeti getiren gol sonrası „Anneeee“ haykırışını unutamadık. Eskişehirspor – Fenerbahçe maçının ilk 14 dakikasında üç gol vardı ve hop oturup, hop kalkmıştık.

30. hafta da yine gol yağmuru vardı; Fenerbahçe o efsane dönüşlerinden birtanesinde 3-1 geriye düştüğü Bucaspor maçını deplasmanda 5-3 kazandı. Maçtan sonra Daniel Guiza canlı yayında ağlaması milyonları etkilemişti. Gaziantepspor ise ikinci yarıdaki müthiş çıkışını Antalyaspor maçında devam ettirdi ve 2-1’lik bir galibiyet elde etmişti. Galatasaray – Kayserispor maçında ise Gökhan Zan’dan beklenmedik güzel bir gol gelmişti.

32. Hafta da artık Şampiyonluk yarışı iyice kızışmıştı. Karabükspor – Fenerbahçe ve Bucaspor – Trabzonspor maçlarında herkesin kulağı bir tarafta, gözü bir taraftaydı. Fenerbahçe, Karabükspor’u Lugano’nun golüyle zor geçmişti, aynı şekilde Trabzonspor son dakikada gol yiyip, bütün sezon eleştirilerin odak noktası olan Umut Bulut ile galibiyeti bulmuştu.

33. Hafta da Alex Show vardı; 6-0’lık Fenerbahçe – Ankaragücü maçında 5 gol birden atmıştı ve başta Kadıköy olmak üzere bütün Türkiye’yi ayağa kaldırmıştı. Trabzonspor da kendi evinde Büyükşehir’i yenerek takibi bırakmamıştı. Burak Yılmaz başta olmak üzere tüm takım Şampiyonluk ümidini kesmemişti ve son haftaya taşımıştı şansını…

…ve son hafta! Sivasspor – Fenerbahçe maçında tam yedi gol! Korcan Çelikay ve Volkan Demirel’in hataları maça damgasını vurmuştu, Alex’in serbest vuruştan bulduğu gol ve Erman Kılıç’ın müthiş mücadelesi de diğer notlar. Trabzonspor, Karabükspor’u deplasmanda 4-0 ile çok net bir skorla geçse de, Şampiyon ikili averajdaki üstünlüğü ile Fenerbahçe olmuştu. Bucaspor ise, Kayserispor ile 3-3 berabere kalarak lige gollü “elveda” dedi.

Spor Toto Süper Ligi 2010/2011 sezonu 14 Ağustos 2010’da başlamış, 22 Mayıs 2011 de son düdükle bitmiş. Hayatımızın 281 gününde Süper Lig heyecanı ile yaşamışız. 612 maçta 838 gol atılmış. Bazı maçları yıllar boyu unutmayacağız, bazı golleri hep hatırlayacağız. Bu süre içinde tuttuğumuz takımlar ile sevindik veya üzüldük. Kızdık, sevindik, ağladık, güldük…

Son günlerde ise bazı kimseler bazı şeylerin doğru gitmediğini iddia ediyor. Ligin üzerinde bir şaibe olduğunu söylüyor. Bir tedirginlik hakim oldu…

Ya bunların hepsi gerçekten sadece iyi hazırlanmış ve sahnelenmiş sahte bir oyunsa? Ya 281 gün boyunca sadece tiyatro izlediysek? Bazı insanların kötü emelleri nedeniyle hayatımızdan 281 gün verip, gerçek sandığımız ve gönül verdiğimiz Futbolumuz gerçekten sahteyse?
Aldatılmış hissederiz kendimizi, hatta terk edilmiş ve hiçe sayılmış duygularına sahip oluruz. Belki de birdaha o tutkuyla sevmeyiz, belki de o güveni duymayız bir daha. Tıpkı sevgilisi tarafından aldatılmış ve barışmış gözüken insanlar gibi hissederiz kendimizi. Hiçbirşey eskisi gibi olmayacak o zaman.

Spor sevgisini, ihanet duygularını ve aldatılmışlık hislerini köreltmiş bazı insanlar „Şike olsa da farketmez, buna göz yumarız“ dese de, kendi çıkarını, cebine girecek parayı, marka değeri diye tanımladığı bomboş nesneyi kurtarmak için çaba gösterenler olsa da, biz Futbolseverler, biz Futbolun gerçek sahipleri, bu senaryoların doğru çıktığı vakit hiç bir zaman hiç birinizi affetmeyeceğiz.

U17 Kahramanları: Emre Can, Samed Yeşil ve diğerleri...

Bugünlerde Futbol’daki şike skandalı dışında Futbol ile ilgili birşeyler yazmak tuhaf kaçabilir, kabul ediyorum. Ancak Futbol bir şekilde devam ediyor ve Meksika’daki U17 Dünya Kupası’nda en güzel yüzünü gösterdi bize. Türkiye’nin gençleri bu turnuvaya katılmasa da, Türk olan bazıları yüzümüzü güldürdü. Almanya U17 Milli Takımı’nda oynayan sekiz Türk genciyle gurur duyduk. Hepsinin ayrı ayrı özellikleri var. Şimdiden onları tanımak lazım…

Koray Günter: Milli Takım konusunda önce Türkiye’yi tercih etmişti ama ne olduysa Almanya’ya doğru keskin bir viraj aldı. Almanya Milli Takımının en önemli oyuncularından birtanesi. U17 Milli Takımı’nın Teknik Direktörü Steffen Freund, Koray için „Fizik olarak takımın en hazır oyuncusu. Onu geçebilen biri yok“ diyor. Öyle ki, İngiliz devi Liverpool, Koray’ı uzun zamandır takip ediyor ve teklif de sundular, ancak Koray Borussia Dortmund’ta kalmayı tercih etti. Annesi Naziye Hanım „İngilizler Koray’ı izlediler ve beğendiler“ diyerek de olanları doğruluyor. Koray, Futbola forvet olarak başlasa da, şimdi defansın en önemli elemanı. Ancak Koray’ın tek hüneri Futbol oynamak değil; annesinin kuaför olması nedeniyle Koray da bu alanda boy göstermeye başladı. Takım arkadaşı Samed „Annen saç kesebiliyorsa, sende kesersin“ deyip, Meksika’da bir maceraya girdi. Çıkan sonuç ise hiç de iyi olmadı. Yinede takımın birçok oyuncusu Koray’ı tercih etti Meksika’da.

Koray Kaçınoğlu: Takımın en sessiz oyuncularından birtanesi, ancak bir o kadar da yetenekli isimlerin başında gelenlerden. Almanlar Koray Kaçınoğlu’ya „Holger“ lakabını taktı, ancak bunun sebebi tam olarak bilinmiyor. Bir rivayete göre tipik bir Alman ismi olan Holger, Koray’ın tipik Alman Futbolcu tarzını yansıtıyor. Futbola Anadolu Türkspor’da başladı, MSV Duisburg takımında devam etti. Yeni sezon da ise Bundesliga ekiplerinden 1. FC Köln’de oynayacak. Türkiye’den de birçok takımın Koray’ı istediği konuşuluyor, hatta Türk Milli Takımı için de devamlı adı geçenlerden. Sağbek olan Koray için asıl önemli olan ise eğitimi; Okuluna çok önem veriyor ve yakın zamanda doktorasını yapmak için yoğun uğraş veriyor.

Kaan Ayhan: O da Türkiye’yi tercih ettikten sonra, Almanya formasını giyenlerden, hatta genç oyuncu Türk Milli Takım formasını bile giyidi. Kaan daha 5 yasındayken Schalke 04 formasını giymeye başladı ve kısa zamanda şehir içinde tanınmış bir yetenek haline geldi. Çok yönlü olması itibariyle hocaların göz bebeği. Henüz 16 yasında olmasına rağmen bu sezon Schalke’nin U19 takımına terfi etti ve önemli bir gelecek bekleniyor. Onu da İngiltere’den bazı takımların takip ettiği biliniyor.

Robin Yalçın: Almanya’nın en önemli altyapıların başında gelen VfB Stuttgart genç takımında oynuyor ve gelecek vaadeden oyuncuların en iddialı isimlerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Oyun stili nedeniyle Almanya’nın efsane oyuncu Klaus Augenthaler’e benzetiliyor. Transfer piyasasında çok önemli bir yeri şimdiden almış durumda; Bundesliga devi Bayern Münih’in Robin’e sayısız kez teklif yaptığı biliniyor. Stuttgart’ta defansın ortasında oynamasına rağmen, Milli takımın orta sahasında görev yaıyor, ancak bunu sorun etmiyor. Okul hayatına ve genel eğitimine fazlasıyla önem veriyor ve yaşantısını futbola endesklemek istemiyor. Robin’in „Futbolcu olmazsam, aç kalmam“ açıklaması da bunu tastikliyor. Üniversiteye hazırlanıyor ve Spor ve Ekonomi alanında okumak istiyor.

Emre Can: Belki de sekiz Türk oyuncu arasında en önemli isim olarak ön plana çıkıyor. Meksika’daki performansı ile yine herkesi büyüledi ve geleceği konusunda çok ümit veriyor. Stil olarak Michael Ballack’a benzemesi, Almanya’nın üst kademe Milli Takımları için de umut vaadeden bir oyuncu. Türk Futbol Federasyonu idarecileri de Emre Can’ı ve ailesini Türkiye’den yana tercih yapması için çok uğraş verdi, ancak şimdilik olumsuz yanıt aldılar. Emre de sonuna kadar Almanya’da şansını denemek istediğini söylüyor. Büy ata 1,84 boyunda olmasını Annesinin „güzel yemek yapmasına“ bağıyor. „Ailem genelde ufak boyludur ama ben böyleyim nedense“ diyor. Daha 15 yasındayken Frankfurt’ta yaşayan ailesini bırakıp, Bayern’de oynamak için yanlız başına Münih’e yerleşti. Olgunluğunu da buna bağlıyor: „Tam anlamıyla yetişkin bir insan oluyorsun. Münih’te kendi kendimi idare etmeyi öğrendim.“

Samed Yeşil: Takımın gol makinesi! Almanya Milli Takımın çeşitli yaş gruplarında gol ortamalası 1,0’in üstünde. Emre Can’dan sonra dikkatleri üzerine çeken başka bir isim olarak ön plana çıktı son dönemde. Bayer Leverkusen'in altyapısında oynayan Samed'e Arsenal’in teklif yaptığı konuşuluyor, ancak genç oyuncu şimdilik Almanya'da kalmayı tercih ediyor. Türkiye’den Trabzonspor’u tuttuğunu söylese de, Süper Lig’de futbol oynamayı düşünmüyor. Büyük bir Playstation hastası: Hayranı olduğu ve örnek aldığı Mesut Özil'den dolayı genelde Real Madrid ile oynuyor. Bunun dışında Bayer Leverkusen ile oynamayı tercih ediyor.

Levent Ayçiçek: Orta sahanın her yerinde görev yapabilen Levent, Futbolcu bir aileden geliyor. Abisi Deniz de Hannover’in ikinci takımında oynuyor ve bu sezon hazırlık kampında Bundesliga kadrosu ile birlikte kampa gitmeyi başarmış bir isim. Levent de abisi gibi bir zamanlar Hannover'de oynuyordu. Çok yönlü bir oyuncu ama özellikle oyun kurucu olarak görev yapmayı terch ediyor. Babası Türk, Annesi Alman olan genç oyuncunun ilerde Türk Milli Takımı'nda oynama ihtimali zayıf gözüküyor. Şimdiden Adidas tarafından özel bir sponsorluk anlaşması ile donatıldı. İlk formasını giydiği Rehburg takımının gençlerine devamlı krampon hediye etmesiyle de büyük beğeni topladı.

Okan Aydın: Hala Meksika’daki Ü17 Dünya Kupası’nda Panama’ya attığı o müthiş gol akıllarda. Yeteneği üst düzeyde ve Tekniği ile takımda eşi benzeri olmayan bir oyuncu tipi. Leverkusen’den takım arkadaşı Samed ile uyumu olağanüstü. Daha altı yaşındayken Bayer Leverkusen altyapısında Futbola başladı ve hala orada oynuyor. En büyük hayali de Bayer Leverkusen’in A takımında forma giymek. Türkiye’nin de çok istediği oyunculardan biri. Ailesi de Okan’ın Türkiye’den yana tercih yapmasını istiyor.