17 Şubat 2010 Çarşamba

Kaman ve Nowitzki

Evlilik mi teklif ediyor, nedir...
"Sevgili Chris, bu yüzüğü simdilik gömleğine takıyorum..."

8 Şubat 2010 Pazartesi

Yalçın’ın birşey demesine gerek var mı?

Aslında sadece an meselesiydi ve sonunda da başardık. En sakın olanını da çıldırttık. Frank Rijkaard’ın Antalyasporlu Yalçın hakkında söyledikleri düşündürücü. „Jo’yu bilerek sakatladı“ iddialarına „doğru“ demesi ve bu oyuncu hakkında ağır konuşması normal bir futbol tartışması olarak görülmemesi lazım. Rijkaard yandaşları Yalçın’a ateş püskürüyor, muhalifler Galatasaray’a ve Teknik Direktörüne. Hatta adamlığını tartışanlar bile var. Bu yeni birşey değil, bu yüzden maalesef artık buna da şaşırmamak lazım.

Tabii ki bir futbolcunun başka bir futbolcuyu bilerek sakatlayıp sakatlamadığı konusu konuşulması gerek. Bu iddia gerçekse, herşeyden önce zaten bir suçtur. Daha da ötesi sporun bittiği noktadır. Ama konuşulması gereken başka bir konu daha var, oda Rijkaard’ın bile artık bu işlerin işine girmesi. Biz bu adamı taraflı tarafsız futbolumuz hakkında güzel tespitler yaptığı için övdük, hatta taraflı tarafsız onu bu yüzden sevdik.

Verdiği her röportaj da önemli bilgiler verdi, bizi bize anlattı ve çalışmamız gereken konuları işaret etti. Klişe bir laf olarak algılamayın ama doğrusu bu; Frank Rijkaard, Türk Futbolu için bir şanstır. Ancak bu şansı kaybetmeye emin adımlarla ilerliyoruz. Kendi içimizdeki anlamsız kin ve nefret yüzünden, askı aşan renk cehaleti yüzünden. Frank Rijkaard, eski bir Galatasaraylı’nın yeni bir Galatasaraylı oyuncuyu bilerek sakatlayıp sakatlamaması tartışmasına girmemesi lazım. Onu buraya sürüklememek lazım. O bu yüzden gelmedi bu ülkeye.

Belki Rijkaard’ı bunun içine bilerek sürükleyenler oldu, onu kullananlar oldu ama daha da ötesi Rijkaard’ın artık kendi de bazı şeyleri görmesi de uzak bir ihtimal değil. Yalçın Ayhan’ın „Jo’yu bilerek sakatladım, seni de sakatlarım“ sözü ne kadar doğru, ne kadar yalan bilemiyoruz ama açık konuşalım; Yalçın’ın birşey demesine gerek var mı? Turkcell Süper Ligi’nde manzara belirgin bir şekilde ortada değil mi? Bu sözleri kullanmadan uygulayan oyuncuyu bırakın bir yığın takım yok mu ülkemizin en elit liginde?

Topu bırakıp birbirine saldıran iki takımın savaşını, gazeteler „müthiş mücadele“ olarak manşetlediği bir ligin şahitleriyiz. Geçtiğimiz gece milyonların izlediği ve fizik mücadelenin cenneti olan Super Bowl'un o gardolap ebatlarındaki oyuncuları bile Süper Lig'de oynamaktan çekinir mi diye düşünmedim değil. „Erkek oyunu“ kılıfıyla sporla uzaktan yakından alakası olmayan bir beden aktivitesi izliyoruz epey zamandır Süperlig'de.

Yılın en itici sözcükleri olarak seçtiğim „marka değeri“ yerin dibinde. Bu markanın bu şekilde herhangi bir değeri yok. Çünkü olmayan birşeyi marka yapması gerekenleri bile çileden çıkartıyoruz, iyi niyetli çabalarına ihanet ediyoruz. Bu zihniyet ve bu zihniyete prim tanıyanlar olduğu sürece, bu böyle devam edecek. Iyi seyirler...