29 Eylül 2009 Salı

Dünya'nın en iyi kalecileri kim?

Kimilerine göre Dünya'nın en iyisi ama tartışmasız Dünya'nın en iyilerinden birtanesiydi Oliver Kahn. Çok iyi kalecileri olsa da tam anlamıyla yerini doldurabilen bir kaleci çıkaramadı Almanlar. Şu anda Robert Enke, Rene Adler, Manuel Neuer ve Tim Wiese arasında gidip geliyor Joachim Löw Milli Takım'da. Bayern Münih'de durum daha vahim. Yeni bir kaleci transferi gerçekleştiremediler, sezona Michael Rensing ve Jörg Butt ile girildi ama ikisi de tam manasıyla güven vermiyor. En geç sezon sonu bir kaleci transferi gündeme gelebilir. Liste de kimler var bilinmiyor ama efsane kaleci Oliver Kahn bir röportajında Dünya'nın en iyi kalecilerini açıkladı: "Şu an tam 4 tane üst seviyede kaleci var. Şu an sakat olan Edwin van der Sar, Gianluca Buffon, Petr Cech ve İker Casillas..."

Sizin yorumunuz nedir?

28 Eylül 2009 Pazartesi

Gareth Bale'in çilesi bitti

Manager oyunlarının kahramanı, Galler futbolunun elması ve Tottenham'in şanssız futbolcusu Gareth Bale, Premier League'in en mutlu futbolcusu olsa gerek bu aralar. Kötü bir senaryonun finalinde mutluluk yaşıyor. 2007 yılında Southampton'den, Tottenham'a transferinden sonra oynadığı bütün lig maçlarında galibiyet yüzü göremedi. İnanılması zor değil mi? Ama gerçek...sakatlığı yüzünden sadece 24 maçta forma giyebilen ve bunların çoğunda oyuna son dakikalarda dahil olan Bale, 15 mağlubiyet, 9 beraberlik yaşadı. Ve haftasonu oynanan Burnley maçında bu çile son buldu. 85'te maç 4:0 devam ederken, Teknik Direktör Harry Redknapp oyuna Bale'i aldı ve o saatten sonra puan kaybı düşünülemezdi. Hikayenin sonu daha da güzel - maç 5:0 bitti...geçmiş olsun, Gareth!

Erkekseniz teker teker gelin...

İlk etapta anlamayanlar için bir ipucu; sağ alt köşe...

Mehmet Topal'a acil yeni sürüm!

'Dişli bir rakip çıkarsa, Galatasaray'ı zorlar' diyordu futbol düşünürleri, Sarı Kırmızlı takımın her kazandığı maçtan sonra. Ve "ben söylemiştim"giller nihayet haklı çıktı Galatasaray'ın, Eskişehirspor ile 1-1 berabere kaldığı maçtan sonra. Haklı çıktılar diyelim çünkü her şey sonuca bakar, bu da bir gerçek. Ancak herkes de biliyor ki, Galatasaray, gecikmiş bayram hediyesi olarak sayısız pozisyon kaçırmasa bu maçı da alacaktı ama şunu da belirtmek de fayda var; Galatasaray'ın şimdiye kadar oynadığı en iyi takım Eskişehirspor'du. Boşuna namağlup olmadıklarını gösterdiler ve haklı bir beraberlik çıkardılar Ali Sami Yen'den. Şimdi kriz masası oluşturup, Galatasaray'ın neden puan kaybına uğradığına kafa yormaya gerek yok. Her maçı kazanacak diye bir kural yok, ancak aksayan bazı şeylerin olduğunu Frank Rijkaard ve ekibi de biliyor. Hollandalılar boşuna haftalardır oyuncularını uyarmıyorlar, bir öngörüleri vardı ve dedikleri çıktı.Bizim de futbolsever olarak gözlemlediğimiz bazı şeyler var tabii ki. Galatasaray'ın ofansif bölgesine diyecek bir şey yok, Eskişehir karşısında çok gününde olmasalar da, her zaman patlayıp rakibini gol yağmuruna tutmak için oldukça müsait bir ekip. Ama orta saha için aynı olumlu havayı estiremeyeceğim. Mustafa Sarp, Rijkaard'ın prensi haline geldi ve belli ki Iniesta veya Xavi gelmediği sürece yerinden olmayacak. Aynı şeyleri bir zamanlar Mehmet Topal için de söylüyorduk, Avrupa'nın en önemli defansif orta sahalardan biri olacağını iddia ediyorduk - taa ki Tobias abisi gibi istikrarlı bir şekilde sakatlanana kadar. Ardı ardına gelen sakatlıklar belli ki Topal'ın özgüvenini ve oyununu etkilemiş. Orta sahada istediğini yapamıyor, Sarp'ın gölgesinde kalıyor. Oyunu geriden kurma anlamında gelişme gösterdiği bir dönemde sakatlanınca bu yönü oldukça zayıf kaldı ve hızlı oynamak isteyen takımına zor anlar yaşatır oldu. Frank Rijkaard ve ekibi, Mehmet Topal'a acil yeni bir sürüm yüklemeli; hem Galatasaray için hem de Topal'ın kendisi için en hayırlısı olur. Bu süreçte Topal'ın yerini tekrar Ayhan'a kaptırması da sürpriz olmayacaktır. Barış Özbek'ten bahsetmiyorum bile artık - sahi ya, onu gören oldu mu…?

26 Eylül 2009 Cumartesi

Bu adam bu işi biliyor...


Dortmund - Schalke Derbisinin galibi Schalke 1-0'lık sonuçla oldu. Felix Magath'in talebeleri gerçekten çok akıllı oynayarak, haklı bir galibiyet aldı. Böyle ateşli bir derbide Magath'ın orta sahada oynattığı 18 yaşındaki Levan Kenia, 19 yaşındaki Christoph Moritz ve 20 yaşındaki Lukas Schmitz gibi ilk kez Bundesliga'da oynayan genç oyuncular gerçekten çok iyi oynadı. Halil Altıntop da ilk 11'de bulduğu şansı iyi kullandı. Felix Magath, Wolfsburg'da sadece para yüzünden başarılı oldu diyenler, Schalke'de maddi kriz ile boğuşurken, kısa zamanda yarattığı takım için ne diyecekler, merak ediyorum. Bu adam bu işi biliyor...

25 Eylül 2009 Cuma

Borussia Dortmund - Schalke 04 Derbisi'nde ilk gol Resmi Site'de!


Büyük gün yarın; Dortmund ve Schalke, Signal İduna Park'ta karşı karşıya gelecek. Dortmund Teknik Direktörü Jürgen Klopp'un açıklaması herşey özetliyor sanırım: "Dortmund ve Schalke'ye imza atan herkes, derbinin ne olduğunu bilmeli. Sezonun en büyük sınavı budur!" Dortmund taraftarı ilk golü cuma akşamı sanal alemde attı ve Schalke Resmi Sitesi'nı hackledi. Siyah Sarı renklerinin üzerinde "Burada 1909* hüküm sürüyor" ve "Schalke'ye Nefret ve Ölüm" yazıları yazıldı. Schalke Sitesi an itibariyle yayından kaldırıldı. Schalke'nin Resmi Sitesi'nden sorumlu kişiler de artık bir çözüm bulmalı sanki. Şubat ayında da Kevin Kuranyi'nin kovulduğuna dair bir haber yayınlamıştı internet korsanları...

* Dortmund'un kuruluş yılı ...

24 Eylül 2009 Perşembe

Sahi ya, Linderoth da vardı...

Genç arkadaşlarımız onu hatırlamayabilir - malum sahalarda pek göremedi kimse. Tobias Linderoth iki sezon önce Kopenhag'dan, Galatasaray'a transfer olmuş ama sahadan çok salonda çalışan bir oyuncu haline gelmiş bir İsveçli. Galatasaray'in dünkü antrenmanında ilk kez takımla çalıştı tekrar.

Bundan sonra olacakları az çok tahmin edebiliriz sanki...

1) Linderoth, Galatasaray TV'de "çok çalıştım, kendimi daha iyi hissediyorum, taraftarı çok özledim ve kendimi göstermek istiyorum" diye bir açıklama yapacak. Röportajı yapan muhabir de "biz de Tobbi'nin güclü olarak döneceğine canı gönülden inanıyoruz" diyecek sırıtarak...

2) Bir Lig maçında yedek kulübesinde oturacak ama Frank Rijkaard onu oyuna almayacak...

3) Bir başka Lig maçında nihayet ısınacak, orada hafif bir diz ağrısı ama yinede ikinci yarının ortalarında büyük alkışlar eşliğinde formasına kavuşacak.

4) Ertesi gün, Galatasaray Resmi Sitesi'nde "Sağlık Raporu: Tobias Linderoth" başlığı atılacak. Haberin içinde "MR", "ödem" ve "ülkesinde" gibi sözcükler olacak.

5) objektifanatik blog Tobbi'nin dönmesini bekleyecek...

Gözün doysun, Franck...

23 Eylül 2009 Çarşamba

Tenis değil, Futbol Sonucu...

Michael Skibbe hakkında ne düşünürsek düşünelim, hücum futbolunu oynatıyor bu adam...

Almanya Kupası, 2. Tur Maçı
Eintracht Frankfurt - Alemannia Aachen 6:4

Goller:
1:0 Caio (1.)
2:0 Liberopoulos (5.)
2:1 Gueye (23.)
3:1 Szukala (45., k.k.)
4:1 Liberopoulos (49.)
5:1 Meier (54.)
5:2 Auer (65.)
5:3 Auer (71.)
5:4 Gueye (87.)
6:4 Teber (90., Pen.)

"Paranın ne önemi var canım? Ben çiçek için geldim valla..."

Bir de futbol da romantizim yok diyorlar...17 yaşındaki Paul Pogba, neden Manchester United'i tercih ettiğini açıkladı. Sebep sadece para değilmiş, Manchester United, annesine 30 Euro'luk bir çiçek göndermiş, o da çok etkilenmiş. Acaba Cristiano Ronaldo'nun annesine kaç kamyon çiçek gitti zamanında?

Altın-top, Kırmızı Balon...

22 Eylül 2009 Salı

"Hmmm, bu top niye havada kaldı ya?"

Carlos Eduardo kara kara düşünüyor...

Harry Kewell'ın Mektubu

Galatasaray'ın yıldızı Harry Kewell, sarı kırmızılı takımın Kasımpaşa'yı 3-1 yendiği maçtan sonra ,Kasımpaşa-Florya yolunda, Sydney'deki can ciğer arkadaşı James'e bir mektup yazmış. Bu mektubu ele geçirdik ve tercüme ettik...

------------------------------------------------------

"Sevgili dostum James,

biliyorum gelmeyeli uzun zaman oldu ve sana yine yazma gereği duydum. Defalarca bahsettiğim İstanbul trafiğine yine takıldık, otobüş içinde herkes kendini oyalamaya çalışıyor. Milan eşiyle konuşuyor, Arda en ön koltukta oturup elinde mikrofonla bize standup yapıyor, Keita ve Nonda hala maçı yaşıyorlar - görmen lazım, Sabri PSP'de Fifa 2011 oynuyor, yanlış okumadın 2011 - burda çıkmış James, inanılmaz değil mi? Ama 2020 de olsa farketmez, Sabri oyunda bile orta açamıyor. En dikkatimi çeken ikili Servet ve Elano. Servet, Elano'ya Türk müziklerini dinletiyor, Elano'ysa Brezilya ritimlerini Servet'e dinletiyor. Bunlar seneye düet yaparsa şaşırmam, James. Herkesin neşesi yerinde, oysa acayip bir maçtan çıktık. Bugün deplasman diye otobüse bindik, şehir içine gittik. Kasımpaşa'yı daha önceden duymuştum ama hiç gitmedim. Otobüs Kasımpaşa'ya girdiğinde, "herhalde yanlış saptı" diye düşündüm ama değilmiş. Resmen mahallenin içine stad yapmışlar. Duyduğuma göre Türkiye'nin Başbakanı buralıymış, stadın ismini de o taşıyor. Yinede tuhaf gerçekten. Stadın bitişiğindeki apartmanlarda yüzlerce kişi maç izliyordu, statta bu kadar insan yoktu. Nedeni mi? Düşün, oranın parasıyla 75 Dollar'a kombine bilet satmışlar, şimdi tek maça 91 Dollar istiyorlar. Stad güzele benzese de, yarısı yok...Bir tarafta bizi seyirciler izledi, diğer taraftan Turkcell Reklam Banneri. Maça gelince, puansız bir rakiple oynadık. Hocalarını sanki defalarca görmüş gibiyim, devamlı bir yerden çıkıyor - ilginç bir adama benziyor, maç esnasında bir apartmanlardan gelen tezahuratları duydum birde Kasımpaşa hocasını. Taç atarken bile bağırıyordu herkese. Rakip takımda ilginç oyuncular vardı, James. Azar Karadaş diye bir forvet oyuncuları mesela...Benfica'da, Portsmouth'da, Kaiserslautern'de filan oynamış. Sanki geçmişte Şampiyonlar Ligi'nden hatırlıyor gibiyim. Türk asıllıymış dediğine göre, isminden de anlaşılıyor değil mi? İlgimi çeken başka bir isim Andre Moritz diye bir çocuktu. Beşiktaş'daki Delgado'yu daha önce anlatmıştım sanırım, hani bizim Tobias gibi devamlı salonda çalışan oyuncu. Baştan Moritz'i Delgado zanettim, insan bu kadar benzemez inan. Oyuncu olarak baya iyi, bence Beşiktaş seneye 20 Milyon Euro'ya alır, hehe. Birde tuhaf bir kalecileri vardı. Eldivenleri yok ve devamlı saha içinde koşuyordu, 90 dakika içinde bir kere kalecilik yaptı ama o da şahaneydi. Ali Güneş'miş adı galiba, Almanya'da falan oynamış, bilirsin Almanların kalecileri hep iyi olur. Bizim için iyi biten bir maç oldu, onlar öne geçti ama ilk yarı o kadar çok hırslı oynadılar ki yoruldular, ikinci yarı alacağımız belliydi. Shabani de işini gerçekten iyi yaptı. Bu çocuğa hayranım, hep yedek ama hiç sorun çıkartmıyor. Geçen sene Ümit Karan neler yaptı, anlatmıştım biliyorsun. Maçtan sonra stattan çıkarken, beni evine çay içmeye çağıran insanlar oldu o apartmanlardan. Arda "Harry, gidelim mi" dedi. Gülmedim, çünkü bu çocuk şaka yapmıyor da olabilirdi. Zaten dün de "dayıcım" diyerek bayram diye elimi öptü. „Dayıcım“ ne demek acaba? Daha çok şey anlatmak isterdim ama Florya'ya yaklaştık. Bu arada Elano, Türkçe şarkı söylemeye başladı, bu Servet'ten korkulur - her anlamda...

Kendine iyi bak
Harry

----------------------------------------------------------

Mektup tabii ki tamamen hayal ürünüdür...:-)

18 Eylül 2009 Cuma

...ve Luca Toni 3. Lig'de!



44 Numaralı Formasıyla Bayern Münih II - Jahn Regensburg maçına çıktı, bir sarı kart gördü ama çok şans getirdi diyemeyiz. Regensburg maçı 5-0 kazandı...

"Lincoln mu? Cool olurdu!"

Eintracht Frankfurt'da Lincoln aşkı dinmiyor. Sadece Michael Skibbe değil, futbolcular da Lincoln'un gelmesini baya istemiş. Bakın Frankfurt'un defans oyuncusu Maik Franz neler diyor: "Lincoln gibi bir oyuncuyu almak cool* olurdu. Belki devre arasında gelir. Baya fedakarlık yapmasına rağmen, para yüzünden anlaşmadıklarını duydum..."

* Almanların sıkça kullandığı bir kelime, tuhaf durduğunun farkındayım...

"Taman anladık Xabi, uçabiliyorsun!"

16 Eylül 2009 Çarşamba

"Frank, seni öldüreceğim..."

Henk ten Cate: "Atina'ya hoşgeldin, ancak buraya puan almaya geldiyseniz sizi öldüreceğim."

Frank Rijkaard: "Umarım bu şakadır, gerçekleşmez..."

***

Panathinaikos - Galatasaray Europa League maçı öncesi iki dostun buluşması ve "sıcak" mesajlar...

"Özil sadece bir Pasaport Almanı..."

Almanlar, Mesut Özil'in Milli Takım'da gösterdiği performansı nedeniyle oldukça mutlu ve her fırsatta göklere çıkarıyorlar Bremenli oyuncuyu. Ancak bu mutluluğu her Alman paylaşmıyor anlaşılan. İki hafta sonra yapılacak olan genel seçim öncesinde Partiler ve Siyasetçiler Televizyon'a çıkıp, oy avına çıkıyorlar. Bunlardan birtanesi de aşırı ırkçı partisi NPD. Yerel bir kanalda konuşan parti sözcüsü Klaus Beier, Mesut Özıl hakkında konuştu.

-----------------------------------------------------

Spiker: Mesut gol attığı zaman sevinebiliyormusunuz?


Klaus Beier: O bir Pasaport Almanı yada Miroslav Klose (Polonyalı) gibi bir Alman. Bu yüzden Alman olan oyuncuların gollerine daha çok seviniyorum.

Yani size göre Almanya Milli Takımı'nda oynama hakkı yok mu? Yani siz iktidar olursanız, izin vermeyecekmisiniz?

Alman uyruklu olsa yada anne ve babadan birtanesi Alman olsaydı, izin verirdik.

-----------------------------------------------------

Mesut Özil'in Almanya için oynamasına çok sevinen bir değilim açıkçası, tabii ki Türkiye'yi tercih etmesini isterdim ama bu zihniyete sahip insanlar yüzünden sonuna kadar destekliyorum artık. Arkandayım, Mesut!

Rio Ferdinand'ın resim çektirdiği maçta...

Alman Dijital Platformu SKY, Şampiyonlar Ligi'nde muazzam bir seçenek sunuyor futbolseverlere: Dönüşümlü Canlı Yayını. Devamlı 8 maç arasında gidip geliyor, gol veya kırmızı kart gibi bir gelişme olduğunda, ani geçiş oluyor. Beşiktaş - Manchester United maçını genel olarak takip etsem de, temposuz dönemlerde bu dönüşümlü yayına geçtiğim de oldu. Beşiktaş maçından bende arda kalanı paylaşmak için bu dönüşümlü yayında yaşanan bir anı anlatarak özetleyebilirim diye düşünüyorum. Beşiktaş maçına gidilmeden önce kameralar Marsilya'daydı. OM - Milan maçı 2-1 İtalyan takımın üstünlüğü ile devam ediyor, uzatmalar dakikalarında görüntüye iki gol atıp ve daha sonra oyundan çıkan Filippo Inzaghi geliyor. Hakeme "bitir artık" diye haykırıp, oldukca stresli bir görüntü veriyordu.
O maçın bitişiyle, kameralar İstanbul'a döndü. Orada da takımı sadece bir gol ile galip olan takımın oyuncusu görüntüye geldi. Elleri cebinde, arada bir arkadaşı ile sakalaşan ve hatta Beşiktaşlı taraftarların ricasını kırmayıp maç esnasında resim çektiren Rio Ferdinand. Tedirginlik mi? Belki "İpod'un şarjı bitti, otobüste şarj etme şansım varmıdır acaba" diyedir en fazla, maçla alakası yoktu, takımının galip geleceğinden emindi belli ki. Oysa Manchester United, Salı akşamı İnönü Stadı'nda çok fazla birşey oynamadı ama geçen sezon çift kupa alan ve bu kadronun üzerine 25 Milyon Euro'luk futbolcular takviye eden Beşiktaş, rakibini korkutmayı bile başaramadı. Golden ve galibiyetten hiç bahsetmiyorum bile. Maçla ilgili zaten çok fazla yazılacak başka birşey de yok. Alman Dijital Platformu ile başladık, onunla bitirelim. Dönüşümlü yayında maçı anlatan 8 spiker, maç esnasında adeta sohbet ediyor. İlk yarıda sıra Beşiktaş maçına gelindiğinde, spiker "sizin maçlar daha tempolu olabilir ama en iyi atmosfer bende, müthiş bir taraftar var" dedi. Katılmamak mümkün değil...

15 Eylül 2009 Salı

Luca Toni'nin yeni hocası Mehmet Scholl

Luca Toni bu sezon Bayern Münih formasıyla henüz dakika almış değil. Önce Konfederasyon Kupası sonrası antrenmansızlığı, daha sonra sakatlığı nedeniyle kadroya henüz giremedi. Şu an takımla birlikte antrenmanlara çıksa da, Teknik Direktör Louis van Gaal'in İtalyan oyuncuya çok fazla sıcak bakmadığı biliniyor. Hatta altyapıdan gelen 19 yaşındaki Thomas Müller'in bile gerisinde kalmış durumda. Geçen hafta Kicker dergisine verdiği röportaj da "oynamazsam giderim" dese de, Bayern Münih'te aldığı yıllık 10 Milyon Euro'luk ücret nedeniyle bunun çok da kolay bir karar olmadığını kendi de biliyor.
Geçtiğimiz günlerde Luca Toni'nin Bayern Münıh'in 3. Lig'te oynayan ikinci takımında oynayacağı haberleri çıkmıştı. Luca Toni'den konuyla ilgili olumlu bir tepki geldi: "Oynarım tabii ki, oynamak için çok arzuluyum." Büyük bir ihtimalle haftasonu oynanacak olan Bayern Münih II - Jahn Regensburg maçı kadrosunda olacak. Bayern Münih II'nin Teknik Direktörlügünü de tanıdık bir isim yapıyor: Mehmet Scholl. Yardımcısı ise efsane Gerd Müller. Bu birliktelikten herkes mutlu olsa da, Toni'nin sadece form tutana kadar orada oynamak istediği de bir gerçek: "Bütün yıl Mehmet'in takımında oynamak zorunda kalırsam, kulüp beni rencide etmiş olur." Bakalim Bayern'de neler olacak...

Galatasaray Avrupa'da başarılı olur...


En azından ankete katılanlar böyle düsünüyor. Oy kullanan herkese teşekkürler..

Maradona bıraktı mı?

Arjantin'de Diego Armando Maradona dönemi bitti bitiyor galiba. Haberlere göre Federasyon Başkanı Julio Grondona, Maradona'nın yardımcısı Carlos Bilardo'ya "Maradona dönene kadar patron sensin" dediği söyleniyor. Maradona şu an İtalya'da tedavi görüyor. Arjantin basını ise, Maradona'nın göreve birdaha dönmeyeceğini iddia ediyor. Konuyla ilgili bir açıklama Diego'nun doktorundan geldi: "Maradona'nin İtalya'ya gittiği doğrudur. Orada tedavi görüp, diyet yapacak. 5 Kilo vermek istiyor. Kendisi şu an iyi durumda, çoğu kişinin tahmin ettiğinden daha iyi durumda." Doktorun demesine göre, Maradona, 10-12 gün İtalya'da kalmayı planlıyor ama bu sürenin uzayabileceğini de söyledi. Bilardo'nun "iki Teknik Adam varsa, bu oyuncuları şaşırtır" açıklaması kafaları karıştırmıyor da değil.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Bundesliga Yıldızları: Thomas Müller

Müller ismi Bayern Münih'te altın harfler ile yazılır. Gerd Müller, Almanya ve Bayern tarihinin en önemli isimlerinden birtanesiydi. Attığı sayısız gollerle nice kupalar kazandırmıştır. Gerd Müller yıllardır Bayern Münih'in, 3. Lig'te oynayan 2. takımının yardımcı antrenörlüğünü yapıyor. Orada yetiştirdiği yeteneklerden birtanesi de aynı soyadını taşıdığı ama herhangi bir akrabalığı olmadığı 19 yaşındaki Thomas Müller. 2. takımda daha çok orta sahada görev yapan Thomas Müller, bu sezon yeni Teknik Direktör Louis van Gaal tarafından forvet hattında yer alıyor. Geçen sezon Jürgen Klinsmann yönetiminde zaman zaman dakika alan ve hatta Şampiyonlar Ligi'ndeki 7-0'lık Sporting Lizbon galibiyetinde bir gol atan Müller, van Gaal tarafindan bu sezon birçok kez ilk 11'e alındı ve işini gerçekten iyi yaptı. Ancak büyük patlamayı geçen hafta Borussia Dortmun deplasmanında yaşadı. Yine iyi oynamayan Hamit Altıntop'un yerine dahil olan Müller, attığı iki güzel gol ile gündeme oturdu. En büyük destekcisi ise süpriz bir isim - Franck Ribery: "Çok önemli bir oyuncu, onunla devamlı konuşuyoruz, ayakları yere basarsa, çok daha iyi işler yapacak." İyi işler yapmaya şimdiden başladı, formsuz olan Miroslav Klose ve sakatlıktan yeni çıkan ama Teknik Direktör van Gaal'in de pek düsünmediği Luca Toni'yi geride bırakmış durumda. Bayern Münıh'te yeni bir Müller şerüveni başlıyor gibi sanki...

Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'nde ne kadar kazandı?

UEFA, geçen sezon Avrupa Kupalarına katılan takımların elde ettikleri gelirleri ile ilgili bir çalışma yaptı. Kulüpler 2008/09 sezonunda UEFA'dan hem prim hemde marketing gelirleri elde etti ve en çok kazanan kulüp Manchester United oldu. Alman basınına yansıyan Top20 listesinde sadece Şampiyonlar Ligi'ne katılan kulüpler var. Bu listenin sonunda ise Türkiye'den Fenerbahçe var.

Bilgi kaynağı: Alman Spor Ajansı SID

13 Eylül 2009 Pazar

Şampiyonlar Ligi Puan Durumu - 2. Bölüm

Yoğun istek üzerine (bunuda hep yazmak istemiştim) geçen gün Top10 + Türk takımları kısmıyla eklediğim Şampiyonlar Ligi Puan Durumunun tümü. Kicker Şampiyonlar Ligi Dergisinden scan yapılmıştır. Tıklayarak büyütebilirsiniz...

12 Eylül 2009 Cumartesi

Franck Ribery ve Louis van Gaal

Bayern Münih'in, Dortmund'u 5-1 yendiği maçta gol atan Franck Ribery'nin, sorunlu olduğu söylenen Louis van Gaal ile yaşadığı gol sevinci...

10 Eylül 2009 Perşembe

Michael Ballack ve Michael Jackson

Daha tam olmamış Ballack-Michael, daha çok çalışman lazım bu hareketi tam yapmak için. Jacko'yu da saygıyla anıyoruz...

"Lincoln'u nasıl alamazsın, Başkan?"

Türkiye, Michael Skibbe'yi bağıran, çağıran ve kamuoyu önünde meydan okuyan bir Teknik adam olarak tanımadı. Daha çok ılımlı, sevecen ve futbolcuları tarafından sevildiği için eleştiri alan biriydi. Skibbe'nin Galatasaray'a ne verdiği haklı olarak tartışılırken, Galatasaray tercübesi, Skibbe'ye birçok şey kazandırdığı, sezon başında başına geçtiği Eintracht Frankfurt'da belli oldu. Büyük bir takımdan gelme özgüveni ile hareket ediyor Skibbe Alman kulübünde. Daha ilk günden tuttuğunu koparan ve gerekirse yönetimine ters giden bir profil çiziyor. Belli ki, Galatasaray'da bunları yapmadığı için de başarılı olamadığını anladı. Adnan Polat ve Adnan Sezgin'in yaptırımlarına devamlı boyun eğen Skibbe, kısa zamanda otorite kaybına uğradı. Frankfurt'ta ise önce kulüp içinde çok güçlü olan Ioannis Amanatidis'in kaptanlığını aldı, şimdi de yönetimin transfer politikasını eleştirdi. Galatasaray'in kapının önüne koyduğu Lincoln'u almaya uğraşan Frankfurt yönetimi, transferi gerçekleştiremeyince, Skibbe'nin hışmına uğradı: "Kulüp çok büyük bir hata yaptı. Oysa Lincoln büyük fedakarlıklar yapmıştı (para konusunda). Böyle bir oyuncu size sunuluyorsa, elinizden gelen herşeyi yapmanız gerekir. Onunla ofansif gücümüz yüzde 15-20 daha büyüyecekti. Daha üst seviyede bir takım olacaktık." Kulüp Başkanı Heribert Bruchhagen'in cevabı gecikmedi: "Bu yorumlar yapılabilir ama doğru olması gibi bir kural yok." Bakalım Skibbe buna nasıl bir cevap verecek?!

Size İnsan demeye utanıyorum...

Hürriyet'in Haberi: Zonguldak'tan minibüs tutup yağmaya geldiler

İstanbul'da su basan Basın Ekspres Yolu ve çevresindeki işyeri ile fabrikalardan sulara sürüklenen, çamurlara bulunan malları yağmalamak istediği iddiasıyla 60 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Zonguldak'tan minibüs tutup gelen bir grup da var.

----------------------------------------------------------------------------------------

İnsan diyemiyorum...
Hayvan diyemiyorum...
Canavar bile diyemiyorum, Canavarlara ayıp olacak....

SİZ ne olduğu belli olmayan, bu gezegende yaşamayı neden hakettiğini bilmediğim ve aynı havayı tenefüs ettiğimiz için utanç ve mide bulantısı yaşadığım birer YARATIKSINIZ!

9 Eylül 2009 Çarşamba

Fotomaç, kimin posterini veriyorsun?

Tabata tamam...onu biliyoruz, 8 Milyon Euro'ya geldi Gaziantep'ten. Ama diğeri kim? Ernts kim birader?...Şaka bir yana, bu nedir ya? Koskoca gazetenin ilk sayfasını baskıya gitmeden kontrol eden bir allahın kulu yok mudur?

8 Eylül 2009 Salı

Istanbul'da beraber, Bahia'da beraber...

Fenerbahçe ve Galatasaray'ın yıldızları Andre Santos ve Elano, Brezilya - Şili maçına hazırlanırken...

Ribery'nin yerine Özil (mi?)

Mesut Özil bügünlerde Almanya'da gündemi belirliyor. Güney Afrika ile oynanan Milli Maçta ve daha öncesi Werder Bremen formasıyla oynadığı güzel futbol ile dikkat çeken Mesut'u Almanlar yere göğe sığdıramazken, Türkiye'de "ah bee nasıl kaçırdık bu çocuğu" diye ağıt yakılıyor. Hiç kimse Federasyona yada Fatih Terim'e yüklenmesin. Mesut hiçbir zaman Türkiye Formasını giyimeyi düşünmedi; bu konuda babası da etkili oldu diyebiliriz. Neyse, konumuz Milli Takım meselesi değil, Mesut'un geleceği...Kulübü Werder Bremen sözleşme uzatmak istiyor, ancak ne futbolcu ne menajeri Rıza Fazeli buna henüz yaklaşmıyor. Bayern Münih'ın eski Teknik Direktörü Ottmar Hitzfeld ise bügün Alman TZ gazetesine Mesut'un gelecek sezon Bayern Münıh'e gidebileceğini söyledi: "Tabii ki Bayern'e çok yakışır. Çok büyük bir futbolcu, onu Scholl, Häßler ve Littbarski'ye benzetiyorum. Franck Ribery giderse, Mesut yerini doldurabilir." Bremen bu oyuncusunu vermek istemese de, geçmişte Bremen'den, Bayern'e transfer olan sayısız futbolcuyu göz önünde bulundurduğumuzda, "acaba" diye düşünmüyor değiliz...

Şampiyonlar Ligi Puan Durumu

1991/92'den beri oynanan Şampiyonlar Ligi, haftaya başlıyor. Heyecanla bekliyoruz. Şampiyonlar Ligi'nde bügüne kadar en çok puan toplayan takım geçen sezonun şampiyonu Barcelona. Kicker dergisinin yaptığı derlemede, ön eleme maçları hesaba katılmamış (doğrusu da bu), eliminasyon maçlarına da 3 veya 1 puan verilmiş. İlk 50'nin içinde 3 Süperlig takımı da var.

1. FC Barcelona | 153 Maç | 287:157 Gol Averajı | 293 Puan
2. Manchester United | 157 | 272:148 | 289
3. Real Madrid | 143 | 272:170 | 260
4. AC Milan | 131 | 200:100 | 242
5. Bayern Münih | 128 | 204:136 | 219
6. Juventus | 114 | 185:118 | 195
7. FC Porto | 126 | 161:138 | 188
8. FC Arsenal | 115 | 164:116 | 183
9. FC Chelsea | 83 | 125:71 | 147
10. FC Liverpool | 76 | 119:66 | 134
20. Galatasaray | 78 | 79:119 | 84
38. Fenerbahçe | 40 | 42:70 | 39
49. Beşiktaş | 28 | 23:54 | 27